
Amasya Gezilecek Yerler
Amasya gezilecek yerler bakımından tarih ve doğanın iç içe geçtiği büyüleyici bir atmosfere sahiptir. Yeşilırmak’ın kıyısında uzanan bu şehir, binlerce yıllık geçmişi, eşsiz mimarisi ve mistik havasıyla ziyaretçilerini kendine hayran bırakır.

Osmanlı’dan önce de birçok medeniyete ev sahipliği yapan Amasya, tarihin izlerini taşırken doğal güzellikleriyle de göz kamaştırır. Burada her köşe başında geçmişin derinliklerinden gelen bir hikâye, her manzarada ruhu dinlendiren bir huzur saklıdır. Bu eşsiz şehirde keşfe çıkmaya hazır olun.
Amasya geziniz sırasında Instagram’da paylaştığınız gönderilen daha fazla kişiye ulaşması için mutlaka takipçi satın al sayfamıza göz atın!
Amasya Gezilecek Yerler Listesi
Yeşilırmak Nehri’nin kıyısında, Harşena Dağı’nın görkemli eteklerinde yer alan Amasya, 7000 yıllık köklü geçmişiyle tarih ve kültür meraklılarının vazgeçilmez rotalarından biri. Osmanlı döneminde şehzadelerin yetiştiği bu şehir, yüzlerce yıllık camileri, türbeleri ve ihtişamlı medreseleriyle adeta bir açık hava müzesi niteliğinde.
Yeşilırmak boyunca sıralanan göz alıcı Yalıboyu evleri, her mevsim kartpostallık manzaralar sunarken, Harşena Dağı’na oyulmuş anıtsal kaya mezarları ve Ferhat ile Şirin efsanesine ilham veren Roma dönemi su kanalları, ziyaretçilerin ilgisini çeken başlıca noktalar arasında yer alıyor.
Doğa tutkunları için de keşfedilmeyi bekleyen sayısız güzelliğe sahip olan Amasya, Borabay Gölü’nün huzur veren atmosferinden Yedi Kuğular Kuş Cenneti’nin eşsiz doğasına, Aynalı Mağara’nın mistik dokusundan Amasya Kalesi’nin panoramik manzaralarına kadar sayısız deneyim sunuyor.
Osmanlı zarafetini yansıtan Hazeranlar Konağı’nda geçmişe yolculuk yapabilir, Minyatür Amasya Müzesi’nde şehrin yüzyıllar önceki halini keşfedebilirsin. Hem tarih hem doğa ile iç içe eşsiz bir deneyim için Amasya, her adımda seni büyülemeye hazır! İşte, Amasya’da gezilecek yerler:
Amasya Kalesi

Amasya’nın siluetine hakim, geçmişin izlerini günümüze taşıyan ve Anadolu’nun en etkileyici kalelerinden biri olan Harşena Kalesi, şehre adım atan herkesi kendine hayran bırakıyor. Yeşilırmak Vadisi’nin üzerinde, Harşena Dağı’nın zirvesine inşa edilen bu muazzam yapı, tarih boyunca pek çok medeniyetin en önemli savunma noktalarından biri olmuştur.
Stratejik konumu sayesinde binlerce yıl boyunca Perslerden Pontus Krallığı’na, Romalılardan Bizanslılara ve Osmanlılara kadar farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmış olan kale, Amasya’nın tarih sahnesindeki önemini gözler önüne seriyor.
Deniz seviyesinden yaklaşık 700 metre yüksekte yer alan Harşena Kalesi, geniş surları, göz alıcı burçları ve içinde barındırdığı tarihi yapılarla adeta bir zaman tüneli sunuyor. Kale, dört ana bölüme ayrılmıştır.
Yukarı Kale, Orta Kale, Aşağı Kale ve Meydan Kale. Özellikle en yüksek noktada bulunan Yukarı Kale, Amasya’nın muhteşem manzarasını seyredebileceğiniz en özel noktalardan biridir. Buradan bakıldığında Yeşilırmak’ın kıvrımları boyunca uzanan tarihi Osmanlı konakları, camiler ve taş köprüler göz kamaştırıcı bir görsellik sunar.
Tarih boyunca birçok kuşatmaya göğüs geren kale, zamanla yıpransa da farklı dönemlerde gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarıyla günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. İçinde Osmanlı döneminden kalma camiler, su sarnıçları ve askeri yapılar bulunurken, en dikkat çekici unsurlardan biri de kayalara oyulmuş gizli tünellerdir.
Bu tünellerin, savaş zamanlarında halkın nehir kenarına güvenli bir şekilde ulaşmasını sağlamak amacıyla yapıldığı düşünülmektedir. Bugün turizme kazandırılan Harşena Kalesi, ziyaretçilerine yalnızca görkemli bir mimari sunmakla kalmıyor, aynı zamanda onları geçmişin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkarıyor.
Kale surlarının üzerinden Yeşilırmak’ın dingin akışını izlerken, Amasya’nın yüzyıllardır süregelen mistik havasına kapılmamak mümkün değil. Özellikle gün batımında, kalenin taş duvarları arasından süzülen altın rengi ışıklar, tarihi konaklarla birlikte unutulmaz bir manzara oluşturuyor.
Amasya’ya yolunuz düştüğünde, bu görkemli yapıyı ziyaret ederek tarihe tanıklık edebilir, kentin kültürel mirasını keşfedebilir ve eşsiz manzaralar eşliğinde unutulmaz anlar yaşayabilirsiniz. Geçmişin ihtişamını hissetmek ve doğayla iç içe bir deneyim yaşamak isteyenler için Harşena Kalesi, mutlaka görülmesi gereken bir durak!
Hazeranlar Konağı

Amasya'nın tarihi sokakları, geçmişin derin izlerini taşıyan, birbirinden güzel ve etkileyici yüzlerce yıllık konaklarla süslüdür. Bu konaklar, şehre adeta bir tarih kitabı gibi açılan kapılardır ve her birinin kendine özgü hikayesi vardır.
Bu tarihi güzellikler arasında öne çıkan bir yapı vardır ki, mutlaka görmeni öneririm: Yeşilırmak Nehri kenarında yer alan ve hemen dikkatinizi çekecek olan görkemli Hazeranlar Konağı. Hazeranlar Konağı, klasik Yalıboyu ve Safranbolu evlerinin mimari tarzından izler taşır ve iki katlı olarak, hem ahşap hem de taş malzemelerle inşa edilmiştir.
1865 yılında yapımına başlanmış olan bu konağın zarafeti, asırlık geçmişine rağmen hala göz kamaştırmaktadır. Konağın aslına uygun bir şekilde restore edilmesi sayesinde, 1976 yılında müze olarak kullanılmaya başlanmıştır ve günümüzde Amasya'nın en önemli kültürel miraslarından biri olarak ziyarete açılmıştır.
Konağı gezerek, 18. ve 19. yüzyıl Osmanlı dönemi mobilyalarıyla bezenmiş odalarını keşfetmek, o dönemin zarafetini ve yaşam tarzını hissedebilmek mümkündür. Ayrıca, yöresel giysiler giymiş balmumu heykelleri, paha biçilmez antikalar, el yapımı ahşap oyması süslemeler ve Amasya konaklarında kullanılan günlük eşyalar, bu tarihi yapının içinde seni adeta bir zaman yolculuğuna çıkaracaktır.
Konağın duvarlarında yer alan tarihi belgeler ve eski fotoğraflar, geçmişin izlerini günümüze taşırken, sana bu tarihi mekânı adım adım keşfetme fırsatı sunar. Ayrıca, büyüleyici atmosferiyle harika fotoğraflar çekebilirsin.
Amasya'da Osmanlı döneminden günümüze kadar gelmiş en güzel ve en etkileyici yapılardan biri olan Hazeranlar Konağı'nı gezmek, sana şehrin yüzlerce yıllık geleneklerini ve kültürünü daha yakından tanıma fırsatı verir. Bu muazzam yapı, sadece Amasya'nın tarihi ve kültürel mirasını değil, aynı zamanda Türk mimarisinin zarif bir örneğini de gözler önüne seriyor.
Borabay Gölü

Amasya'nın en bilinen ve en çok ziyaret edilen tabiat cenneti olan Borabay Gölü, şehre yalnızca 50 dakika uzaklıkta, doğayla iç içe dinlendirici bir gezi imkanı sunuyor. Halk arasında Aynalı Göl olarak da bilinen bu büyüleyici doğa harikası, 1050 metre yükseklikte, çam ormanlarıyla çevrili muazzam bir manzaraya sahip.
Borabay Gölü, sadece görsel güzellikleriyle değil, aynı zamanda sunduğu pek çok doğa etkinliğiyle de dikkat çekiyor. Yılın her mevsiminde düzenlenen doğa yürüyüşleri, bisiklet turları ve kampçılık faaliyetlerinin merkezi olan bu göl, ziyaretçilerine doğal yaşamın her yönünü keşfetme fırsatı sunuyor.
Doğal zenginlik açısından da oldukça değerli olan Borabay Gölü, balık bolluğu ile tanınıyor. Burada, sandallarla yapılan balık avlama turlarına katılabilir veya daha sakin bir deneyim arıyorsanız, çam ağaçları altında olta balıkçılığı yaparak, doğanın huzur veren sessizliğinde zaman geçirebilirsiniz.
Gölün etrafındaki yeşil alanlarda, mavinin ve yeşilin buluştuğu manzaralar eşliğinde yılın tüm yorgunluğundan arınmak oldukça kolay. Her ne kadar Borabay Gölü'ne ulaşım kolay olsa da, turlar ve minibüslerle ulaşmak daha da pratik bir seçenek sunuyor.
Göl, doğaseverlerin mutlaka görmesi gereken nadir güzelliklerden biri olarak öne çıkıyor. Göl çevresinde doğaya uyumlu olarak inşa edilmiş bungalovlar, oteller ve orman köşklerinde konaklayabileceğiniz çok sayıda seçenek bulunuyor.
Bu mekanlarda konaklarken, çevredeki kestane ağaçları, çamlar ve rengarenk kır çiçekleri arasında yapacağınız yürüyüşler sırasında gölün el değmemiş güzelliklerini keşfe çıkabilirsiniz. Borabay Gölü, sakinliği, doğa ile iç içe atmosferi ve sunduğu benzersiz deneyimlerle doğa tutkunları için gerçek bir cennet.
Hatuniye Camii ve Külliyesi

Çarpıcı Yeşilırmak Nehri manzaraları sunan, tarihi ve kültürel zenginliğiyle büyüleyen bir konumda yer alan Hatuniye Camii ve Külliyesi, 1510 yılında inşa edilmiştir. Sultan II. Beyazıt’ın eşi için yaptırılmış olan bu etkileyici mimari eser, sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda dönemin
Osmanlı sanatının ve kültürünün izlerini taşıyan önemli bir yapıdır. Külliye, hamam, sübyan mektebi ve cami bölümleriyle zengin bir yapısal çeşitliliğe sahiptir. Her biri ayrı bir anlam taşıyan bu bölümler, külliyenin işlevselliğini artırırken, aynı zamanda geleneksel Osmanlı mimarisinin zarif detaylarını gözler önüne serer.
Külliyenin mimarisi, sivri tuğla kemerler, zarif bitki motifleriyle bezeli iç mekanlar ve devasa kubbelerle dikkat çeker. Özellikle kubbelerinin büyüklüğü, binaya hem iç hem de dış mekanda ihtişamlı bir hava katarken, her bir detayı bir sanat eseri gibi işlenmiştir.
Hatuniye Camii, dikdörtgen planlı olarak tasarlanmış olup, bu yapının sağlam yapısının Osmanlı dönemi mühendislik becerilerini ve estetik anlayışını nasıl bir arada sunduğunu gözler önüne seriyor.
İnanç turizminin önemli adreslerinden biri haline gelen Hatuniye Camii ve Külliyesi, aynı zamanda Yeşilırmak Nehri’nin sunduğu doğal güzellikleri de en iyi şekilde gözler önüne seriyor. Nehrin kenarında yer alan bu tarihi yapı, ziyaretçilerine hem ruhsal hem de görsel bir deneyim sunuyor.
Osmanlı İmparatorluğu'nun ihtişamını ve dini inancını yansıtan bu eşsiz yapı, sadece yerli turistler için değil, dünya çapında ilgi gören bir kültürel miras olarak da önem taşımaktadır. Hem mimari hem de doğal güzellikleriyle Hatuniye Camii ve Külliyesi, tarih ve kültür turları için vazgeçilmez bir destinasyon olma özelliğini taşıyor.
Amasya Yalıboyu Evleri

Amasya, her mevsimde fotoğraf tutkunlarının ilgi odağı haline gelmiş, hem yerli hem de yabancı turistlerin keşfetmek için ilk adım attığı şehirlerden biridir. Şehir, tarihi Yalıboyu evleri ile öne çıkar ve bu evler, Yeşilırmak Nehri'nin kıyısı boyunca sıralanmış olup, ardındaki Harşena Dağı ve kaya mezarlarıyla birlikte muazzam bir görsel şölen sunar.
Safranbolu’nun ünlü tarihi evlerini andıran zarif tasarımlarıyla, Yalıboyu evleri, Amasya’nın en sevilen ve en dikkat çekici turistik yapıları arasında yer alır. Bu evler, iki veya üç katlı olup, yöreye özgü ahşap ve taş mimarilerle tasarlanmış ve adeta birer mimari şaheser olarak karşımıza çıkar.
Roma dönemine kadar uzanan köklü bir geçmişe sahip olan bu evler, 3 metre kalınlığındaki sur duvarlarının üzerine, Yeşilırmak Nehri’ne sıfır konumda inşa edilmiştir. Bu tarihi konaklar arasında, zamanla etnografya müzesine dönüştürülen bazı konaklar da yer alır.
Örneğin, Hazeranlar Konağı, Osmanlı dönemine ait mobilyaları ve günlük yaşam tarzını yakından gözlemleyebileceğiniz nadir örneklerden biridir. Ziyaretçiler, bu konağın iç mekanlarını gezerek, geçmişin izlerini günümüzde bile hissedebilir.
18. ve 19. yüzyıl Osmanlı dönemine ait en güzel sivil mimari örneklerinden biri olarak kabul edilen Yalıboyu evleri, her bir odasında antika mobilyalarla süslü ve her birinin cumbalı balkonları, göze hitap eden detaylarla donatılmıştır.
Bu evlerin pencerelerinden, büyüleyici Yeşilırmak manzarasına hayran kalmamak elde değildir. Yalıboyu evleri, yalnızca Amasya için değil, ülkemiz için de önemli bir kültürel miras olup, mutlaka görülmesi gereken tarihi yapılar arasında yer almaktadır. Her biri, Amasya’nın tarihini, kültürünü ve estetiğini içinde barındıran bu evler, şehri ziyaret edenlere unutulmaz bir deneyim sunar.
II. Beyazıt Camii ve Külliyesi

Amasya'da, tarihin ve kültürün iç içe geçtiği, manevi bir yolculuğa çıkabileceğin bir diğer önemli yapı ise 1486 yılında tamamlanan II. Beyazıt Külliyesi'dir. Şehrin tam kalbinde, geniş bir alana yayılan ve zarafetiyle hayranlık uyandıran bu etkileyici eser, II. Beyazıt'ın oğlu ve Amasya sancak beyi olan Şehzade Ahmet tarafından inşa edilmiş eşsiz bir mimari şaheserdir.
Göz alıcı büyüklüğü ve ihtişamıyla sadece bir yapıyı değil, aynı zamanda bir dönemi ve kültürü de içinde barındıran bu külliye, Osmanlı İmparatorluğu’nun kudretli geçmişine tanıklık etmek isteyenlerin ilgisini çekiyor.
Cami, medrese, imaret gibi farklı yapılarla iç içe geçmiş olan külliye, uzun yıllar boyunca dini eğitimlerin verildiği ve pek çok alim yetiştiren bir merkez olma özelliğini taşır. 15. yüzyıl Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyan bu yapılar, dönemin estetik anlayışını ve mühendislik harikalarını en iyi şekilde gözler önüne seriyor.
Külliye, günümüze kadar sağlam bir şekilde ulaşmış en önemli tarihi hazinelerimizden biridir. Mavi çiniler, el yapımı taş işçilikleri, ahşap oymalarla süslenmiş duvarları ve zarif minaresiyle II. Beyazıt Camii de, bu tarihi yapının en dikkat çekici parçası olarak her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin ilgisini çekmektedir.
Büyük bir bölümü hala orijinal haliyle ayakta duran II. Beyazıt Külliyesi, sadece tarihi bir miras olmanın ötesinde, aynı zamanda manevi bir atmosfer sunar. Bu atmosferde kaybolmak, adeta zaman yolculuğuna çıkmak mümkündür. Külliye, Amasya şehir merkezinde yer aldığından, ulaşımı oldukça kolaydır.
Şehre gelen turistlerin mutlaka ziyaret ettiği bu tarihi yapı, hem görsel hem de tarihi açıdan keşfedilmeye değer bir yerdir. Kısa bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz II. Beyazıt Camii ve Külliyesi, Amasya'yı keşfetmeye gelen herkesin gezdiği, görülmesi gereken yerler arasında ilk sıralarda yer alır.
Ferhat ile Şirin Aşıklar Müzesi

Tam bir müzeler şehri olan Amasya, tarih ve kültür açısından oldukça zengin bir yerdir ve bu şehirde keyifle gezebileceğiniz birçok etkileyici müze bulunmaktadır. Bunlardan bir diğeri ise efsanevi aşklarıyla pek çok hikaye, öykü, şiir ve türküye konu olan Ferhat ile Şirin’e adanmış Ferhat ile Şirin Aşıklar Müzesi’dir.
Amasyalı olan ve Şirin’e olan aşkını ispat etmek için dağları delerek şehre su taşıyan Ferhat’tan ismini alan müze, şehre su taşıyan Roma su kemerlerinin yakınında yer almaktadır. Ferhat’ın bu unutulmaz aşkı, sadece Türkiye’de değil, aynı zamanda İran gibi çevre ülkelerde de onlarca hikayeye konu olmuştur.
Ferhat ile Şirin’in aşkının yanı sıra, müzede yer alan diğer ünlü aşıklar da ziyaretçileri etkisi altına alıyor. Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun, Romeo ile Juliet ve Mimar Sinan ile Mihrimah Hatun gibi dünyaca ünlü aşıkların hikayelerine adanmış bölümler de müzenin içinde yer alıyor.
Her bir bölüm, ziyaretçilere bu büyük aşklara dair derinlemesine bilgi sunarken, her hikayenin farklı kültürlerde nasıl şekillendiğini ve zamanla nasıl evrildiğini keşfetme imkanı tanıyor. Ferhat ile Şirin Aşıklar Müzesi, Amasya’nın merkezinden kısa bir yürüyüş mesafesinde veya toplu taşıma araçlarıyla kolayca ulaşabileceğiniz güzel bir konumda yer alıyor.
Müze, hem Amasya’nın tarihî dokusunu hem de aşkın evrensel temasını bir arada sunarak, ziyaretçilerine unutulmaz bir kültürel deneyim yaşatıyor. Amasya’da keşfedilecek pek çok güzellik arasında, bu müze mutlaka görülmesi gereken önemli yerlerden biridir.
Amasya Saat Kulesi

Amasya’nın simgesel yapılarından ve en çok fotoğraflanan tarihi hazinelerinden biri olan Amasya Saat Kulesi, 1865 yılından bu yana şehri süslemeye ve tarihine tanıklık etmeye devam ediyor. Amasya Mutasarrıfı Ziya Paşa tarafından yaptırılan bu zarif yapının mimarisinde, klasik Anadolu, Türk ve İslam mimarisinin en güzel örneklerini bir arada görmek mümkündür.
Saat Kulesi, sadece estetik bir yapı olmanın ötesinde, tarih boyunca Amasya halkının zaman anlayışını simgeleyen bir işlevi de üstlenmiştir. Yeşilırmak Nehri’nin kenarında, tarihi konakların arasında yükselen Amasya Saat Kulesi, adeta bir zaman tüneline açılan kapı gibi, geçmişle günümüz arasında görsel bir köprü kurar.
Bu eşsiz yapının, özellikle akşam saatlerinde aydınlatıldığında ortaya çıkan manzarası ise bir başka güzellik sergiler. Işıkların altındaki kule, arkasındaki dağ yamacına yaslanmış olan antik kaya mezarlarıyla birleşerek büyüleyici bir görsel şölen oluşturur. Bu manzara, hem fotoğraf tutkunları hem de tarih meraklıları için unutulmaz bir deneyim sunar.
Amasya'nın en dikkat çeken tarihi yapılarından biri olan Saat Kulesi, şehrin zengin kültürel mirasını keşfetmek isteyenlerin mutlaka görmesi gereken bir noktadır. Günü herhangi bir saatte ziyaret edebileceğiniz bu zarif yapı, her köşesiyle size şehri ve tarihini yeniden anlatacaktır.
Özellikle fotoğraf meraklıları için, gündüzün parlak ışıkları altında şehri ve etrafındaki doğal güzellikleri izlerken, gece ise ışıklandırılmış kule ile birlikte dağlardaki kaya mezarlarının muazzam uyumu, fotoğraf karelerini süsleyecek birer sanat eserine dönüşür. Bu yüzden Amasya'ya yapacağınız bir ziyaretin olmazsa olmazlarından biri Amasya Saat Kulesi olmalıdır.
Terziköy Kaplıcaları

Amasya, yüzyıllar boyunca farklı uygarlıkların izlerini taşıyan tarihi zenginlikleri ve göz alıcı doğal güzellikleriyle adından sıkça söz ettiren bir şehir. Ancak Amasya'yı diğer turizm merkezlerinden ayıran önemli bir özelliği daha var: şifalı kaplıcaları.
Bu kaplıcalar, şehri sağlık turizmi açısından da cazip bir hale getiriyor. Geçmişten günümüze birçok medeniyete kucak açmış bu benzersiz şehir, ziyaretçilerine sadece kültürel bir yolculuk değil, aynı zamanda bedensel bir yenilenme fırsatı da sunuyor.
Şehre yaklaşık 37 kilometre uzaklıktaki Terziköy kaplıcaları ise doğal termal kaynakları, modern tesisleri ve huzur veren atmosferiyle Amasya’nın en çok tercih edilen sağlık rotalarından biri olarak öne çıkıyor.
Terziköy kaplıcaları, termal oteli, konforlu bungalov evleri, açık ve kapalı kaplıca havuzlarıyla misafirlerine dört mevsim boyunca rahatlatıcı bir deneyim sunuyor. Burada hem şifalı suların mucizevi etkilerinden faydalanabilir hem de doğanın kucağında huzurlu vakit geçirebilirsin.
Termal suyun sıcaklığı ve içeriğindeki mineraller, kas ve eklem rahatsızlıklarından cilt hastalıklarına kadar pek çok sağlık sorununa iyi gelmesiyle biliniyor. Özellikle romatizmal hastalıklar, mide ve bağırsak problemleri ile stres kaynaklı yorgunluklar için buraya gelen ziyaretçiler, hem tedavi edici hem de rahatlatıcı bir deneyim yaşıyor.
Terziköy kaplıcalarının sadece sıcak sularıyla değil, doğasıyla da insanı büyüleyen bir atmosferi var. Çam ormanları ile sarılı olduğu için tertemiz havasında yürüyüşler yaparak zihnini ve bedenini dinlendirebilir, kuş sesleri eşliğinde doğanın içinde kaybolabilirsin.
Kaplıcaların çevresinde doğaseverler için özenle düzenlenmiş trekking parkurları bulunuyor. Bu parkurlarda yürüyüş yaparken oksijen dolu temiz havanın ferahlığını hissedebilir, doğanın sunduğu huzurla kendini tamamen yenilenmiş hissedebilirsin.
Ayrıca, Terziköy’ün şifalı suları yalnızca banyo kürü olarak değil, içme suyu olarak da kullanılabiliyor. Mineral bakımından zengin bu sular, özellikle sindirim sistemi rahatsızlıkları, böbrek hastalıkları ve metabolizmayı düzenleyici etkileriyle dikkat çekiyor. Doğal bir detoks etkisi yaratarak vücudu toksinlerden arındıran kaplıca suları, hem içten hem de dıştan şifa sunuyor.
Tüm bu özellikleriyle Terziköy kaplıcaları, sadece sağlık turizmi açısından değil, huzur ve dinginlik arayanların da Amasya gezilerinde mutlaka uğraması gereken noktalardan biri. Tarih, doğa ve sağlık dolu bir yolculuğun ardından bu şifalı sularda yenilenmek, ruhunu ve bedenini dinlendirmek için Terziköy kaplıcaları en doğru adreslerden biri olacak.
Harşena Dağı

Amasya şehrinin eteklerine kurulu olan Harşena Dağı, 272 metre yüksekliğiyle oldukça mütevazı bir dağ olmasına rağmen, sunduğu tarihi ve doğal güzelliklerle adeta bir cennet gibi. Dağın yamaçlarında yer alan, birbirinden zarif konaklar, bölgenin geçmişine tanıklık eden ve sert kayalar içine oyulmuş olan antik mezarlar, burayı şehrin en sevilen gezi alanlarından biri haline getiriyor.
2015 yılında, bünyesinde barındırdığı antik hazineler nedeniyle UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilen Pontus Kralları Kaya Mezarları, bu dağa olan ilgiyi daha da artırıyor. Her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret edilen bu muazzam mekan, sadece tarih meraklıları için değil, doğaseverler için de eşsiz bir cazibe merkezi oluşturuyor.
Harşena Dağı, serin havalarda yapılan yürüyüşler için mükemmel bir ortam sunuyor. Yamaçlardan bakıldığında, büyüleyici Amasya şehir manzarası ve Yeşilırmak Nehri'nin zarif kıvrımları insanı adeta büyülüyor.
Bu muazzam manzarayı izlerken, adeta zamanın nasıl geçtiğini anlamayabilirsiniz. Kış aylarında ise dağın eteklerindeki tarihi konakların üzerini örten kar, bembeyaz bir örtü gibi her şeyin üstünü kaplayarak eşsiz bir kartpostal güzelliği yaratıyor.
Şehzadeler Müzesi

Amasya, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle dikkat çeken, birbirinden güzel müzeleriyle ünlü bir şehir. Eğer Amasya'da gezilecek yerler arıyorsanız, mutlaka uğramanızı önerdiğimiz mekanlardan biri Şehzadeler Müzesi. Büyüleyici koleksiyonu ve tarihi dokusuyla, şehrin en çok ziyaret edilen müzelerinden biri olma özelliğine sahip.
1800’lü yıllardan kalma, oldukça etkileyici bir Amasya konağında hizmet veren bu müze, adeta Osmanlı dönemine açılan bir kapı gibi. Şehzadeler şehri olarak bilinen Amasya'da, sancak beyi olarak görev almış tüm şehzadelerin balmumu heykelleri sergileniyor.
Aynı zamanda 18. ve 19. yüzyıldan kalma mobilyalarla süslenmiş odaları, seni geçmişin ihtişamlı dünyasına götürecek ve unutulmaz bir yolculuğa çıkartacak. Müze, sadece şehzadelerin heykellerini görmekle kalmıyor; aynı zamanda içerik olarak da son derece zengin.
14. yüzyıldan günümüze uzanan hat, minyatür ve ebru sanatı örnekleri, Osmanlı şehzadelerinin günlük yaşamlarına dair çarpıcı karelerle birleşerek, sana dönemin kültürel zenginliklerini yakından keşfetme fırsatı sunuyor.
Her odasında farklı bir tarihsel atmosfer barındıran bu müze, Amasya'nın tarihini anlamanızı ve şehzadelerin hayatlarını derinlemesine incelemenizi sağlıyor. Müze, hem tarih meraklılarına hem de fotoğraf tutkunlarına hitap edecek görsel zenginliklerle dolu bir yer. Osmanlı döneminin izlerini sürerken, bir yandan da tarihin önemli şahsiyetleriyle tanışabileceğiniz bu müze, Amasya'da keşfetmeniz gereken önemli bir nokta.
Çakallar Tepesi

Amasya'nın merkezine sadece 10-15 dakikalık kısa bir yürüyüş mesafesinde, 200 metre yükseklikteki Çakallar Tepesi, hem şehrin tarihi dokusunu gözler önüne seren konaklarını hem de Yeşilırmak Nehri'nin eşsiz panoramik manzaralarını keşfetmek için mükemmel bir nokta.
Doğal güzellikleriyle büyüleyen bu tepede, çekebileceğiniz harika fotoğraflarla anılar biriktirmeniz mümkün. Ayrıca, tertemiz havası ve sakin atmosferiyle, özellikle hafta sonları doğayla iç içe olmak isteyenlerin tercih ettiği bir mekan haline gelmiş.
Çakallar Tepesi, Osmanlı döneminde şehzadelerin avlanma alanı olarak kullanılmasıyla da tarihe tanıklık ediyor. Tepede yer alan, Osmanlı paşalarının zarif yazlık konaklarının izlerini taşıyan yapılar, bölgenin tarihsel önemini pekiştiriyor.
Manzaranın tadını çıkarabileceğiniz kır bahçeleri ise, çayınızı yudumlarken huzur dolu anlar yaşamanıza olanak tanıyor. Burada, doğanın ve tarihin iç içe geçtiği bir atmosferde, hem dinlenebilir hem de şehrin gürültüsünden uzaklaşarak tamamen kendinizi doğaya bırakabilirsiniz.
Amasya Arkeoloji Müzesi

Binlerce yıllık zengin bir tarihe sahip olan ve onlarca farklı medeniyetten izler taşıyan Amasya, geçmişin derinliklerine inmek isteyenler için eşsiz bir yolculuk sunuyor. Bu tarihî zenginliği en iyi şekilde keşfedeceğiniz yer ise, Mustafa Kemal Paşa Caddesi üzerinde yer alan ve bölgenin kültürel mirasını gözler önüne seren Amasya Arkeoloji Müzesi.
Müze, ilk olarak 1925 yılında II. Beyazıt Külliyesi içinde hizmete girmeye başlamış, ancak 1977 yılında günümüzdeki modern binasına taşınarak daha geniş bir alanda ziyaretçilere kapılarını açmıştır.
Bugün, müze içinde 24.000'den fazla paha biçilmez eserin sergilendiği bu tarihi mekân, geçmişin farklı medeniyetlerinden gelen izleri bir arada sunan önemli bir kültürel merkez haline gelmeyi başarmıştır.
Amasya Arkeoloji Müzesi, çarpıcı koleksiyonu ve derinlikli arkeolojik ve etnografik koleksiyonlarıyla Türkiye'nin en büyük ve en önemli arkeoloji müzelerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Müzede yer alan eserler, sadece Amasya'nın tarihi ve kültürel mirasını değil, aynı zamanda bölgedeki farklı uygarlıkların izlerini de kapsamlı bir şekilde gözler önüne seriyor. Üç kat boyunca yayılan sergilerde, Amasya çevresindeki arkeolojik kazılardan elde edilen eserler, antik çağlardan Orta Çağ'a kadar geniş bir zaman diliminden örnekler sunuyor.
Ayrıca, bölgenin kültürel yapısını yansıtan etnografik eserler, ziyaretçilere sadece arkeolojik buluntularla değil, aynı zamanda Amasya'nın sosyal ve kültürel dokusunu da yakından görme fırsatı tanıyor.
Sabuncuoğlu Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesi

Hem tıp hem de tarih meraklılarının Amasya'da kesinlikle uğraması gereken müzelerden biri olan Sabuncuoğlu Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesi, 1300'lü yılların başında, İlhanlı döneminde inşa edilen bimarhane içerisinde benzersiz bir koleksiyon sunuyor.
700 yıldan uzun bir süre boyunca şifahane olarak hizmet veren ve binlerce insana şifa dağıtan bu bimarhane, İlhanlı, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinin izlerini taşımaktadır. Ayrıca, 1900’lü yıllardan sonra bir dönem konservatuar olarak da kullanılmıştır.
2011 yılında, zengin koleksiyonlarıyla müze olarak ziyarete açılan ve ismini, Fatih Sultan Mehmet döneminin en ünlü hekimlerinden biri olan Amasyalı Sabuncuoğlu Şerafettin’den alan bu müze, tarih boyunca tıbbın nasıl evrildiğini gösteren eşsiz bir deneyim sunmaktadır.
Müzenin sergileri arasında yüzlerce yıl boyunca kullanılan tıbbi araçlar, tedavi yöntemleri ve dönemin ünlü hekimlerinin balmumu heykelleri yer almaktadır. Bu öğeler, ziyaretçilere tarihsel bir yolculuk yapma fırsatı sunarken, aynı zamanda tıbbın gelişimini ve insan sağlığına olan katkılarını da gözler önüne seriyor.
Müze, sadece tarihi anlamda değil, görsel olarak da etkileyicidir. Hem binanın tarihi yapısı hem de içinde sergilenen koleksiyonlar, ziyaretçilere büyüleyici bir atmosfer sunmaktadır. Sabuncuoğlu Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesi, Amasya merkezinde, Atatürk Caddesi üzerinde yer alıyor.
Çilehane Camii

1413 yılında Halveti Tekkesi olarak tasarlanan ve inşa edilen Çilehane Camii, Osmanlı İmparatorluğu’nun erken dönemlerinden kalan en etkileyici ve zarif yapılarından biri olarak dikkat çekiyor.
Çelebi Mehmet’in hüküm sürdüğü dönemde Amasya’ya kazandırılan bu cami, o dönemin mimari anlayışını ve inanç sistemini en güzel şekilde yansıtan yapılardan biri olarak tarihe geçmiştir. Camii, tekke ve mescit gibi farklı ibadet alanlarını bir arada barındırmasıyla da oldukça önemli bir yapıdır.
Aynı zamanda, caminin çevresinde yer alan önemli türbeler, hem dini hem de kültürel değer açısından büyük bir öneme sahiptir. Çilehane Camii’nin dış yapısına bakıldığında, kırmızı moloz taşları ile kesme taşların birleşimi göze çarpar.
Özellikle devasa eyvanlı kapısı, bu tarihi yapının ne denli ihtişamlı olduğunu hemen hissettirir. Camiyi çevreleyen geniş avlu, ziyaretçilerine ferah bir alan sunarken, yapının içerisine adım attığınızda ise büyük kubbeler insanın hayran kalacağı güzellikte karşınıza çıkar.
Kubbe, hem iç mekânın havasını aydınlatır hem de yapının görsel zarafetini pekiştirir. Klasik Osmanlı dönemi mimarisinin izlerini taşıyan Çilehane Camii, zarif yapısıyla sadece dini bir işlevi yerine getiren bir yapı olmanın ötesinde, aynı zamanda önemli bir kültürel miras olarak da büyük bir değere sahiptir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun sanatsal ve mimari kimliğini yansıtan bu yapı, günümüzde de önemli bir turistik cazibe merkezi haline gelmiştir. Tarihi ve mimari açıdan büyük bir öneme sahip olan Çilehane Camii, bu alanda ilgi duyan herkesin görmesi gereken Amasya’nın eşsiz eserlerinden biridir.
1930 yılında büyük bir depremle hasar gören cami, zamanla aslına uygun şekilde restore edilerek bugüne kadar ayakta kalmayı başarmıştır. Yapının restorasyonu sırasında, orijinal dokusuna zarar verilmeden, eski ihtişamının yeniden kazandırılması sağlanmıştır.
Çilehane Camii, Amasya'nın merkezine oldukça yakın bir konumda bulunur ve Pirler Parkı'na kısa bir yürüyüş mesafesindedir, bu da ziyaretçilerin hem bu tarihi yapıyı hem de çevresindeki doğal güzellikleri keşfetmelerini kolaylaştırmaktadır.
Aynalı Mağara

Hem doğa gezileri hem de rehberli mağaracılık turlarıyla keşfe çıkabileceğiniz başka bir tabiat harikası olan Aynalı Mağara, sadece 3 kilometre uzaklıkta bulunan şehir merkezine kolayca ulaşılabilir ve unutulmaz bir gezi deneyimi sunar.
Doğanın sunduğu güzellikler arasında kaybolarak, adeta tarihin derinliklerine inmeye hazırlanın. Aynalı Mağara, Amasya'nın Harşena Dağı eteklerinde, Pontus Kralları Kaya Mezarları'nın hemen yakınında yer alır ve büyüleyici bir tarihi atmosferin içinde konumlanır. Devasa bir kaya kütlesinin içine oyulmuş olan bu mağara, 13 metre yüksekliğiyle ziyaretçilerini etkileyen bir yapıdır.
Helenistik dönemde inşa edilen ve bir anıt mezar olarak kullanılan Aynalı Mağara'nın tarihi, bölgenin zengin geçmişine ışık tutar. İnşa edildiği dönemde, bölgenin en önemli yerleşim alanlarından birinde bulunmuş olması, bu yapıyı daha da değerli kılmaktadır. Aynalı Mağara, içindeki duvar resimleriyle de dikkat çeker.
Hz. İsa ve 12 havarisini tasvir eden bu resimler, yabancı turistlerin ilgisini çekerken, bölgenin kültürel mirasını da gözler önüne seriyor. Aynalı Mağara, Amasya'nın tarih boyunca pek çok efsaneye konu olmuş bir mekanıdır. Hem efsaneleri hem de tarihi dokusuyla gezginlere eşsiz bir keşif fırsatı sunar.
Amasya'nın görülmeye değer yerlerinden biri olan bu mağara, sadece tarihi ve sanatsal yönüyle değil, aynı zamanda doğa ile iç içe bir keşif yapma imkanı da sunduğu için, her doğa ve tarih meraklısının mutlaka ziyaret etmesi gereken bir noktadır.
Yedi Kuğular Kuş Cenneti

Amasya'nın yanı sıra, Türkiye'nin de önemli tabiat cennetlerinden biri olarak kabul edilen Yedi Kuğular Kuş Cenneti, 1989 yılından bu yana el değmemiş doğası ve eşsiz güzellikleriyle korunmakta olan bir sit alanıdır.
800 hektardan daha geniş bir alana yayılan bu muazzam yeşil alan, sadece Amasya'nın değil, tüm bölgenin en değerli doğal zenginliklerinden biridir. Sazlıklarında onlarca farklı su kuşu türünü barındıran ve göçmen kuşların geçiş yolu üzerinde bulunan Yedi Kuğular Kuş Cenneti, özellikle doğa fotoğrafçılığı meraklıları için harika fırsatlar sunar.
Burada yaban ördekleri, karabataklar ve ismini aldığı zarif kuğular gibi pek çok kuş türünü gözlemlemek ve bu eşsiz anları fotoğraflamak mümkündür. Bahar ve yaz aylarında, doğa ile iç içe vakit geçirmek isteyenlerin en çok tercih ettiği mekanlardan bir tanesi.
Yedi Kuğular Kuş Cenneti, sadece huzur dolu bir kaçış değil, aynı zamanda kuş gözlemciliği yapmayı sevenler ve kamp tutkunları için de vazgeçilmez bir noktadır. Amasya'nın bu gözde doğa alanını keşfetmek isteyenler için rehberli doğa yürüyüşleri düzenlenmekte.
Bu yürüyüşler sayesinde bölgenin flora ve faunasını daha yakından inceleyebilir, doğanın sunduğu huzur ve güzellikleri daha derinden hissedebilirsiniz. Ayrıca, Yedi Kuğular Kuş Cenneti, eşsiz doğal manzaralarıyla Instagram’da fotoğraf paylaşanlar için de bir cennet olma özelliğini taşır.
Mehmet Paşa Camii

Amasya'da sıkça karşılaşılan ters T planlı cami örneklerinden en göz alıcı ve etkileyici olanlardan biri, 1486 yılında Şehzade Ahmet’in lalası Mehmet Paşa tarafından inşa ettirilen ve ismini bu şahsiyetten alan Mehmet Paşa Camii'dir.
Bu cami, kare planlı yapısı, yüksek tavanı ve sekizgen şeklindeki kubbesiyle görsel olarak oldukça etkileyici bir mimari tasarıma sahip olup, aynı zamanda dönemin önemli yapılarından biri olarak da dikkat çeker.
Mehmet Paşa Camii, Amasya'nın en güzel ağaç oymaları ile süslenmiş iç mekanına sahip olmasıyla da ün kazanmıştır. Tavanı, rengarenk bitki motifleriyle bezenmiş olup, adeta bir sanat galerisi gibi izleyenleri büyüler.
Burada, Osmanlı döneminin zarif mermer işçiliğinin en güzel örneklerine de rastlamak mümkündür. Her bir detay özenle işlenmiş ve mekanın genel estetiğine katkı sağlamaktadır. Bu tarihi camiye ulaşmak oldukça kolaydır. Amasya'nın merkezine yakın olan Mehmet Paşa Mahallesi’nde bulunan cami, hem yerel halk hem de turistler için önemli bir ziyaret noktasıdır.
Burma Minareli Camii

Amasya, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan pek çok tarihi camiye ev sahipliği yapmaktadır. Bu camiler arasında en dikkat çekici ve ilgi uyandıranlardan biri de 13. yüzyılda inşa edilen Burmalı Minareli Camii'dir.
Amasya'nın en eski camilerinden biri olan bu etkileyici yapı, Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyâseddin Keyhüsrev döneminde yaptırılmıştır. Yüzyıllar boyunca bölgenin kültürel ve dini geçmişine tanıklık eden cami, maalesef zaman zaman büyük felaketlerle karşılaşmıştır.
Depremler ve yangınlar gibi doğal afetlerle yıkılmasına rağmen, her seferinde aslına sadık kalınarak yeniden inşa edilmiştir. Camii, yalnızca mimarisiyle değil, tarihiyle de büyüleyici bir öneme sahiptir.
Burma şeklinde tasarlanmış minaresi, hem zarif hem de ihtişamlı duruşuyla göz kamaştırıcıdır. Selçuklu döneminin zarif işçilik anlayışını yansıtan minarenin yapımında kullanılan el yapımı taş ve ahşap süslemeler, dönemin sanatını ve zanaatını mükemmel bir şekilde yansıtmaktadır.
Bu detaylar, caminin sadece dini bir mekan olmanın ötesinde, aynı zamanda bir sanat eseri olarak da önem taşımasını sağlar. Burmalı Minareli Camii, tarihi ve mimari meraklıları için Amasya’nın en değerli hazinelerinden biridir.
Caminin ihtişamlı yapısı, tarihi dokusu ve zarif süslemeleri, ziyaretçilerine hem görsel bir şölen sunar hem de Amasya’nın zengin kültürel geçmişine dair derinlemesine bir keşif fırsatı verir. Hem yerli hem de yabancı turistler için keşfedilmeyi bekleyen bu eşsiz yapı, Amasya’nın tarihi kimliğini ve mimari mirasını yaşatmaya devam etmektedir.
Yıldız Hamamı

Amasya'nın görülmeye değer hamamlarından biri de, Yeşilırmak Nehri'nin sakin sularının kıyısında, Hatuniye Külliyesi'nin zarif bir parçası olarak 1510 yılında inşa edilen tarihi Yıldız Hamamı'dır. Bu tarihi yapı, sadece mimari güzelliğiyle değil, aynı zamanda çevresindeki eşsiz manzarasıyla da ziyaretçilerini büyüler.
Hamamın hemen arkasında yükselen görkemli kaya mezarları, geçmişin izlerini taşırken, yanındaki tarihi Yalıboyu evleri ise Osmanlı döneminin sivil mimarisinin en güzel örneklerini sergiler. Bu üçlü, Amasya'nın tarihini ve kültürünü yansıtan adeta bir açık hava müzesi gibidir.
Yıldız Hamamı, kare planlı olarak tasarlanmış olup, Osmanlı hamam mimarisinin tipik özelliklerini taşır. Hamamın en dikkat çekici özelliklerinden biri, yapıyı aydınlatan fenerli kubbesidir. Bu kubbe, hamamın iç mekanına doğal bir ışık sağlarken, aynı zamanda dışarıdan da yapının ihtişamını vurgular.
Hamamın içinde soyunmalık, soğukluk ve sıcaklık gibi bölümler bulunur. Her bir bölüm, dönemin hamam kültürünü ve mimari anlayışını yansıtan detaylarla süslenmiştir. Yıldız Hamamı'nı ziyaret etmek, Amasya'nın tarihi dokusunu yakından hissetmek için harika bir fırsattır.
Hamamı, Yalıboyu evleri ve Hatuniye Külliyesi ile birlikte hem tarih turlarıyla hem de kendi başınıza rahatlıkla gezebilirsiniz. Bu tarihi mekanlar, Amasya'nın zengin geçmişine tanıklık ederken, ziyaretçilerine unutulmaz bir deneyim sunar.
Pontus Kralları Kaya Mezarları

Amasya'nın kalbinde, zamana meydan okuyan bir tarih ve doğa harikası yükseliyor: Pontus Kralları Kaya Mezarları. Şehrin en çok ziyaret edilen turistik noktalarından biri olan Yalıboyu evlerinin hemen ardında, Harşena Dağı'nın sarp eteklerinde, Yeşilırmak Nehri'nin büyüleyici manzarasına nazır bir şekilde konumlanmış bir durumda.
Bu antik mezarlar, hem yerli hem de yabancı turistlerin Amasya seyahatlerinde mutlaka görmeleri gereken yerlerin başında geliyor. "Krallar Vadisi" olarak da bilinen bu etkileyici alan, devasa kayaların içine özenle oyulmuş 21 adet antik mezara ev sahipliği yapıyor.
Pontus Krallığı'ndan Helenistik döneme kadar uzanan geniş bir zaman diliminde inşa edilmiş bu mezarlar, antik çağların mimari ve sanatsal zenginliğini gözler önüne seriyor. Her bir mezar, geçmişin izlerini taşıyan, özenle işlenmiş detaylarıyla ziyaretçilerini büyülüyor.
Amasya'yı süsleyen Harşena Dağı'nın eteklerinde, şehrin panoramik manzarasına hakim bir konumda yükselen bu büyüleyici yapılar, hem tarih hem de doğa tutkunları için unutulmaz bir deneyim sunuyor.
Kaya mezarlarını keşfetmek için kendi başınıza bir yolculuğa çıkabileceğiniz gibi, rehberli tarih ve kültür turlarına katılarak da bu antik alanın sırlarını daha derinlemesine öğrenebilirsiniz.Rehberli turlar, kaya mezarlarının iç bölümlerini gezme ve bu eşsiz yapıların tarihi ve kültürel önemi hakkında detaylı bilgi edinme fırsatı sunuyor.
Ayrıca, Yalıboyu tarihi konaklarının ve Yeşilırmak Nehri'nin muhteşem manzaralarını ölümsüzleştirebileceğiniz harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Pontus Kralları Kaya Mezarları, sadece tarihi bir alan olmanın ötesinde, Amasya'nın doğal güzellikleriyle iç içe geçmiş, ziyaretçilerine hem görsel bir şölen hem de tarihi bir yolculuk vadediyor.
Gümüşlü Camii

Yeşilırmak Nehri’nin kıyısında, şehrin kalbine hakim bir noktada yükselen Gümüşlü Camii, sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda Amasya'nın tarihine ışık tutan bir zaman tanığıdır. Hükümet Köprüsü'nün hemen karşısında, nehrin dingin sularına nazır bir konumda inşa edilen bu muazzam yapı, 1326 yılından bu yana ayakta durarak şehrin en eski camilerinden biri olma özelliğini taşımaktadır.
Gümüşlü Camii, yüzyıllar boyunca birçok zorluğa göğüs germiş, defalarca yeniden inşa edilmiştir. 1419 ve 1491 yıllarında meydana gelen şiddetli depremler, camiyi yerle bir etmiş olsa da her seferinde aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.
Bu yeniden doğuşlar, caminin sadece fiziksel bir yapı olmadığını, aynı zamanda Amasya halkının inancının ve azminin bir sembolü olduğunu göstermektedir. Cami, en son Gümüşcüzade İbrahim Bey tarafından yaptırıldığı için bu ismi almıştır.
Gümüşlü Camii'nin mimarisi, Osmanlı döneminin izlerini taşımaktadır. Kare planlı olarak inşa edilen cami, kesme taşların ustaca işlenmesiyle adeta bir sanat eserine dönüşmüştür. Cami, sadece mimarisiyle değil, aynı zamanda çevresiyle de büyüleyici bir uyum içerisindedir. Asırlık çınar ve çam ağaçları, camiyi adeta bir koruma kalkanı gibi sararak mistik bir hava katmaktadır.
Gümüşlü Camii'nin iç mekanları da en az dışı kadar etkileyicidir. Ahşap direkler, kemerli kapılar ve tuğlalarla örülmüş silindir şeklindeki minare, caminin estetik zenginliğini gözler önüne sermektedir. Caminin her bir köşesi, geçmişin izlerini taşırken, aynı zamanda ziyaretçilere huzur veren bir atmosfer sunmaktadır.
Gümüşlü Camii, sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda Amasya'nın kültürel mirasının önemli bir parçasıdır. Cami, yüzyıllar boyunca birçok medeniyete tanıklık etmiş, şehrin tarihine ve kültürüne ışık tutmuştur.
Kapı Ağa Medresesi

Kapı Ağa Medresesi'nin avlusuna adım attığınızda, sizi asırlık çınar ağaçlarının gölgesi ve rengarenk çiçeklerle süslü havuzun huzur veren atmosferi karşılıyor. Bu sakin ortam, ziyaretçilere adeta zamanın durduğu bir mola imkanı sunuyor.
Medresenin dikkat çekici özelliklerinden biri de, Selçuklu dönemi mimarisine göndermeler yapan, ustalıkla işlenmiş el yapımı taş süslemeleri. Bu detaylar, yapıyı sadece bir tarihi mekan olmaktan çıkarıp, aynı zamanda bir sanat eserine dönüştürüyor.
Uzun yıllar boyunca dini eğitimlerin verildiği medrese odalarını gezerken, geçmişin izlerini sürmek mümkün. Kemerli kapıları ve devasa kubbeleriyle Osmanlı mimarisinin ihtişamını gözler önüne seren Kapı Ağa Medresesi, 1978 yılında aslına uygun olarak restore edilerek, bu tarihi mirası gelecek nesillere aktarmak amacıyla ziyarete açıldı.
Amasya Alçak Köprü

Amasya'nın kalbinde, Yeşilırmak Nehri'nin iki yakasını birbirine bağlayan tarihi bir mücevher saklı: Alçak Köprü. Bu zarif yapı, sadece bir geçiş noktası değil, aynı zamanda Amasya'nın zengin tarihine ve eşsiz güzelliğine açılan bir kapı. Eğer fotoğraf çekmekten hoşlanıyorsan, bu köprü Amasya'daki ilk durağın olmalı.
Roma döneminde, Yeşilırmak'ın sularına meydan okuyan bu antik köprü, mühendislik harikası olarak inşa edilmiş. Kesme taşların ustalıkla bir araya getirildiği bu yapı, yüzyıllara meydan okuyarak günümüze kadar ulaşmış. Köprünün kemerleri, nehrin sularıyla dans edercesine zarif bir şekilde yükselirken, taşların dokusu tarihin fısıltılarını taşır.
Günün her saati farklı bir güzelliğe bürünen Alçak Köprü, özellikle akşam saatlerinde büyüleyici bir atmosfere sahip oluyor. Harşena Dağı'nın eteklerindeki kaya mezarlarının gizemli silüeti ve Yalıboyu evlerinin sıcak ışıkları, köprünün üzerinde eşsiz bir manzara oluşturuyor.
Kış aylarında ise Alçak Köprü, adeta bir kartpostal güzelliğine bürünüyor. Yeşilırmak Nehri'nin dingin suları, karla kaplı dağların ve tarihi yapıların yansımalarıyla birleşerek nefes kesen bir manzara sunuyor. Bu mevsimde köprüde yürümek, adeta bir masalın içinde yolculuk yapmak gibi.
Uzun tarihi boyunca pek çok kez yenilenen Alçak Köprü, günümüzde de yaya köprüsü olarak hizmet vermeye devam ediyor. Üzerinde yürürken, yüzyıllar boyunca nice insanın geçtiği bu tarihi yolda adımlarının yankılandığını hissedebilirsiniz. Köprünün her bir taşı, Amasya'nın geçmişine tanıklık ederken, ziyaretçilerine de unutulmaz bir deneyim yaşatıyor.
Alçak Köprü, sadece bir fotoğraf çekme mekanı değil, aynı zamanda Amasya'nın tarihi ve kültürel mirasının da bir sembolü. Bu köprüde yürümek, Amasya'nın ruhunu hissetmek ve bu şehrin zamana meydan okuyan güzelliğine tanıklık etmek demek.
Minyatür Amasya Müzesi

Amasya'nın zengin tarihini ve kültürel mirasını keşfetmek isteyenler için Minyatür Amasya Müzesi, adeta bir zaman yolculuğu sunuyor. 1914 tarihli bir fotoğraftan ilham alınarak hayata geçirilen bu benzersiz müze, Osmanlı dönemindeki Amasya şehrini minyatürlerle yeniden canlandırıyor.
Hem tarih ve kültür meraklıları hem de çocuklu aileler için keyifli bir gezi deneyimi vadeden müze, II. Beyazıt Külliyesi'nin tarihi imaret binasında ziyaretçilerini ağırlıyor. Müzede, Amasya'nın tarihi dokusunu yansıtan camilerin, medreselerin, köprülerin ve Yeşilırmak Nehri boyunca sıralanan konakların detaylı minyatürleri sergileniyor.
Bu minyatürler, ziyaretçilere şehrin geçmişteki ihtişamını ve mimari zenginliğini yakından görme fırsatı sunuyor. Minyatürlerin yanı sıra, müzede dönemin sosyal yaşamını ve günlük hayatını yansıtan figürler de yer alıyor. Böylece ziyaretçiler, Amasya'nın Osmanlı dönemindeki atmosferini adeta soluyabiliyor.
Minyatür Amasya Müzesi, sadece minyatür sergisiyle değil, aynı zamanda interaktif sunumları ve bilgilendirici panolarıyla da dikkat çekiyor. Müzede, Amasya'nın tarihi ve kültürel mirası hakkında detaylı bilgiler edinebilir, şehrin önemli yapıları ve olayları hakkında ilginç hikayeler dinleyebilirsiniz.
Özellikle çocuklu aileler için eğitici ve eğlenceli bir gezi alternatifi sunan müze, minyatürlerin yanı sıra interaktif oyunlar ve atölye çalışmalarıyla da çocukların ilgisini çekiyor. Müze, Amasya'nın tarihi ve kültürel mirasını koruma ve tanıtma misyonuyla hareket ediyor.
Minyatürlerin yapımında kullanılan malzemelerden, sergilenen eserlerin seçimine kadar her detay titizlikle planlanmış. Müze, ziyaretçilere sadece bir sergi değil, aynı zamanda bir öğrenme ve keşfetme deneyimi sunmayı amaçlıyor.
Minyatür Amasya Müzesi, Amasya'yı ziyaret eden herkesin mutlaka görmesi gereken bir yer. Müze, şehrin zengin tarihini ve kültürel mirasını keşfetmek, Osmanlı dönemindeki Amasya'yı yakından tanımak ve keyifli bir gezi deneyimi yaşamak isteyenler için ideal bir durak.
Amasya Bedesteni

Amasya'nın kalbinde, yüzyıllar boyunca ticaretin nabzının attığı, şehrin ekonomik ve sosyal yaşamının en önemli merkezlerinden biri olan Amasya Bedesteni, sadece bir yapı değil, adeta bir zaman yolculuğudur.
1483 yılında, Osmanlı İmparatorluğu'nun kudretli padişahı II. Beyazıt döneminde inşa edilen bu muazzam yapı, o günden bu yana şehrin silüetinde gururla yükselmektedir. Bedesten, sadece ticari bir merkez olarak değil, aynı zamanda şehrin vakıflarına gelir sağlamak amacıyla da tasarlanmıştır.
Bu özelliğiyle, Amasya'nın sosyal ve ekonomik dokusunda önemli bir rol oynamıştır. 1668 yılında yaşanan şiddetli bir depremde ağır hasar gören bedesten, 1800'lü yıllarda aslına sadık kalınarak titizlikle restore edilmiştir.
Bu restorasyon, yapının tarihi dokusunu korumakla kalmamış, aynı zamanda gelecek nesillere aktarılmasını da sağlamıştır. Kesme taşların ustalıkla işlendiği, dört kubbeli ve iki katlı mimarisiyle göz kamaştıran Amasya Bedesteni, Osmanlı mimarisinin zarafetini ve ihtişamını yansıtmaktadır.
Yapının her bir köşesi, geçmişin izlerini taşırken, ziyaretçilere adeta bir açık hava müzesinde dolaşıyormuş hissi vermektedir. 500 yılı aşkın bir süredir ayakta kalan ve 1971 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından aslına uygun olarak restore edilen Amasya Bedesteni, günümüzde de canlılığını korumaktadır.
İçindeki dükkanlarda, el dokuması halı ve kilimlerden, el yapımı yöresel hediyelik eşyalara kadar yüzlerce çeşit ürün sergilenmektedir. Burada, Amasya'nın zengin kültürel mirasını yansıtan otantik ürünleri bulabilir, sevdiklerinize unutulmaz hediyeler alarak tatil alışverişinizi keyifli bir deneyime dönüştürebilirsiniz.
Amasya Bedesteni, sadece bir alışveriş merkezi değil, aynı zamanda şehrin tarihi ve kültürel mirasının önemli bir parçasıdır. Bu eşsiz yapıyı ziyaret ederek, geçmişle günümüz arasında bir köprü kurabilir, Amasya'nın zengin tarihine tanıklık edebilirsiniz.
Ferhat Su Kanalı

Amasya'nın en ünlü efsanesi olan Ferhat ile Şirin'in dokunaklı aşk hikayesine konu olan Ferhat Su Kanalı, aslında çok daha eski bir geçmişe sahip. Geç Helenistik veya Erken Roma döneminde inşa edildiği düşünülen bu devasa su kanalı, Amasya merkezine su taşınması amacıyla sert kayaların içine özenle oyularak tasarlanmış, mühendislik harikası bir yapıdır.
Yüzyıllar boyunca ayakta kalmayı başaran bu büyüleyici mimari şaheser, hem tarih hem de mimari meraklılarını kendine hayran bırakmaktadır. Efsaneye göre, Ferhat'ın Şirin'in kalbini kazanmak için kayaları oyarak inşa ettiği su kanalına benzetildiği için Ferhat Su Kanalı adını alan bu etkileyici yapı, dağ eteklerinde yaklaşık 2 kilometre boyunca uzanmaktadır.
Amasya'yı ziyaret edenlerin mutlaka görmesi gereken bu tarihi kanal, hem eşsiz manzarası hem de büyüleyici atmosferiyle ziyaretçilerini adeta zamanda bir yolculuğa çıkarmaktadır. Kanal boyunca yürüyerek veya bisikletle gezerek, bu antik yapının ihtişamını yakından deneyimleyebilir ve harika fotoğraflar çekebilirsiniz.
Şehir merkezine sadece 3 kilometre uzaklıkta yer alan Ferhat Su Kanalı, aynı zamanda doğa gezilerinin de popüler adresleri arasında yer almaktadır. Kanalın çevresindeki doğal güzellikler, ziyaretçilere huzurlu ve keyifli bir ortam sunmaktadır.
Burada doğa yürüyüşleri yapabilir, piknik yapabilir veya sadece manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Ferhat Su Kanalı, Amasya'nın tarihi ve doğal güzelliklerini bir arada sunan eşsiz bir destinasyon olarak ziyaretçilerini beklemektedir.
Saraçhane Camii

Amasya'nın kalbinde, Ziya Paşa Bulvarı üzerinde yükselen Saraçhane Camii, şehrin tarihi dokusuna ışık tutan önemli bir yapıdır. 1372 yılında Amasya Emiri Şadgeldi Paşa tarafından inşa edilen bu abidevi eser, kare planlı ve tek kubbeli mimarisiyle ziyaretçilerini kendine hayran bırakmaktadır.
Amasya'nın tarihi dokusuna zarafet katan Saraçhane Camii, halk arasında Şahgeldi Paşa Camii olarak da bilinir. Döneminin mimari özelliklerini yansıtan kalın ve sağlam taş duvarları, iç mekanındaki göz alıcı süslemeleri ve kiremitlerle bezenmiş çatısıyla Amasya'nın en nadide camilerinden biridir.
Osmanlı döneminde saraç dükkanlarının yoğunlaştığı bir bölgede yer aldığı için Saraçhane Camii adını alan bu tarihi yapı, sadece mimari güzelliğiyle değil, aynı zamanda manevi atmosferiyle de ziyaretçilerini büyülüyor.
Cami, içindeki ahşap işçiliği ve kalem işi süslemeleriyle dikkat çekerken, özellikle mihrap ve minberindeki detaylar görenleri kendine hayran bırakıyor. Saraçhane Camii, sadece bir ibadethane olmanın ötesinde, Amasya'nın tarihi ve kültürel dokusunu yansıtan önemli bir simge.
Caminin avlusunda bulunan tarihi şadırvan ve çevresindeki yeşil alanlar, ziyaretçilere huzurlu bir ortam sunuyor. Günümüzde de hizmet vermeye devam eden, kutsal günlerde ve dini bayramlarda tamamen dolan camiye şehir merkezinden kısa bir yürüyüşle uğraşabilirsiniz.
Pirler Parkı

Amasya'nın kalbi olarak nitelendirilebilecek bir konumda, Sofular Mahallesi'nin sakin ve huzurlu atmosferine yayılmış olan Pirler Parkı, şehrin o bilindik karmaşasından ve gürültüsünden uzaklaşmak isteyenler için adeta bir vaha niteliğinde.
Burası, sadece bir park olmanın ötesinde, ziyaretçilerine dingin ve huzurlu bir ortamda vakit geçirme imkanı sunan, Amasya'nın en sevilen şehir parklarından biri olarak öne çıkıyor. Parkın içinde dolaşırken, Osmanlı döneminden kalma, adeta zamanın tanıklığını yapan tarihi yapılarla karşılaşacaksınız.
Bu yapılar, parka hem tarihi bir derinlik katıyor hem de ziyaretçilere geçmişle iç içe bir deneyim yaşatıyor. Pirler Parkı, sadece tarihi dokusuyla değil, aynı zamanda yöresel lezzetleriyle de ünlü. Burada, yörenin taptaze ürünleriyle hazırlanan zengin kahvaltı sofralarının kurulduğu kır bahçeleri, günün her saatinde hareketli ve canlı.
Akşamları ise, yöresel lezzetlerin en seçkin örneklerinin sunulduğu restoranlar, hem Amasyalıların hem de şehri ziyaret edenlerin uğrak noktası haline geliyor. Parkın en dikkat çekici özelliklerinden biri de, asırlık çınar ağaçlarının gölgesinde sıralanan, misafirlerini ağırlamak için özenle hazırlanmış çardakları.
Bu çardaklar, özellikle sıcak yaz günlerinde serinlemek ve dinlenmek için ideal mekanlar sunuyor. Çiçeklerle bezeli yürüyüş yolları, parkın doğal güzelliğini vurgularken, çocuk oyun parkları ve etkinlik alanları da her yaştan ziyaretçiye keyifli anlar yaşatıyor.
Amasya'nın bu gözde rekreasyon alanı, şehrin merkezine oldukça yakın bir konumda bulunuyor. Bu sayede, Pirler Parkı'na kısa bir yürüyüşle kolayca ulaşabilir ve özellikle çocuklarınızla birlikte geçireceğiniz keyifli bir gün için ideal bir ortam bulabilirsiniz.
Beyazıt Paşa Camii

Tarihi yapıları keşfetmekten hoşlananlar için adeta bir cennet olan Amasya, zengin kültürel mirasıyla ziyaretçilerini büyülüyor. Şehir merkezinden kısa ve keyifli bir yürüyüşle kolayca ulaşabileceğiniz Beyazıt Paşa Camii, Künç Köprüsü'nün hemen karşısında, Yeşilırmak'ın kıyısında yükseliyor.
Bu muhteşem yapı, mimari açıdan Bursa'daki ünlü Yeşil Camii'ye olan benzerliğiyle dikkat çekiyor. 1414 yılında, Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli devlet adamlarından Sadrazam Beyazıt Paşa tarafından inşa ettirilen cami, adını da bu değerli sadrazamdan alıyor.
Ters T planlı bir mimariye sahip olan Beyazıt Paşa Camii, Bursa'nın klasik cami tarzını yansıtan etkileyici yapısıyla tarih ve mimari meraklılarını kendine çekiyor. Cami, sadece dış görünüşüyle değil, aynı zamanda iç mekanındaki detaylarla da ziyaretçilerini büyülüyor.
Üçgen biçiminde tasarlanan sekizgen kaidelerle örtülü kubbesi, özenle kesilmiş taşlardan inşa edilmiş duvarları, kırmızı ve beyaz mermerlerin uyumlu birlikteliğiyle göz kamaştırıyor. Beyazıt Paşa Camii, adeta bir mimari hazine olarak Amasya'nın tarihi dokusuna değer katıyor.
Bu tarihi yapının en dikkat çekici özelliklerinden biri de giriş kapısındaki ahşap süslemeleridir. İnce işçilikle bezenmiş bu süslemeler, Osmanlı ahşap sanatının zarafetini gözler önüne seriyor. Caminin iç mekanındaki diğer detaylar da ziyaretçileri hayran bırakıyor.
Mihrap, minber ve diğer süslemeler, dönemin sanat anlayışını yansıtan nadide örnekler sunuyor. 2006 yılında aslına uygun olarak restore edilen Beyazıt Paşa Camii, çınar ağaçlarının gölgesinde, huzurlu bir atmosferde günümüzde de ibadete açık.
Caminin etrafındaki yeşil alan, ziyaretçilere dinlenme ve tarihi atmosferin tadını çıkarma imkanı sunuyor. Amasya'nın en etkileyici ve sık ziyaret edilen tarihi yapılarından biri olan Beyazıt Paşa Camii, şehrin kültürel zenginliğini ve tarihi mirasını keşfetmek isteyen herkesi bekliyor.
Gök Medrese Camii

750 yılı aşkın süredir ibadete açık olan ve Amasya'nın tarihi dokusuna ışık tutan en eski camilerinden biri olan Gök Medrese Camii, sadece etkileyici mimarisiyle değil, aynı zamanda ruhani bir sükunet sunan atmosferiyle de ziyaretçilerini cezbediyor.
Amasya Beylerbeyi Emir Seyfettin Toruntay tarafından 1267 yılında inşa edilen bu muazzam yapı, hemen yanı başında yükselen Torumtay Türbesi ile birlikte, hem yerli hem de yabancı binlerce ziyaretçiyi kendine çekiyor.
Dikdörtgen bir plan üzerine inşa edilen ve kalın kesme taşlarla örülen tarihi cami, yüzyıllar boyunca dini ilimlerin öğretildiği bir medrese olarak hizmet vermiş. Gök Medrese Camii, el emeği göz nuru ahşap işçiliği, iç mekanlarını süsleyen ve gökyüzünü andıran yıldız motifleri ve Selçuklu dönemine ait olduğu düşünülen özenle işlenmiş taş süslemeleriyle, Amasya'nın görülmeye değer tarihi hazinelerinden biri olarak öne çıkıyor.
Caminin inşasında kullanılan malzemelerin kalitesi ve işçiliğin inceliği, yapının yüzyıllara meydan okumasını sağlamış. Özellikle giriş kapısının üzerindeki taş oymalar ve mihrabın detayları, Selçuklu taş işçiliğinin en güzel örneklerini sergiliyor.
Caminin iç mekanı, sade ve etkileyici bir şekilde tasarlanmış olup, ziyaretçilere huzur dolu bir ibadet ortamı sunuyor. Gök Medrese Camii'nin hemen yanında bulunan Torumtay Türbesi, sekizgen planlı yapısıyla dikkat çekiyor.
Türbenin duvarları, mavi çinilerle süslenmiş olup, bu nedenle camiye "Gök Medrese" adı verildiği düşünülüyor. Türbe, Emir Seyfettin Toruntay'ın yanı sıra, ailesine mensup diğer kişilerin de kabirlerini barındırıyor.
Gök Medrese Camii ve Torumtay Türbesi, Amasya'nın tarihi ve kültürel mirasının önemli bir parçasını oluşturuyor. Bu yapılar, sadece dini birer mekan olmanın ötesinde, aynı zamanda birer sanat eseri olarak da değerlendiriliyor. Amasya'yı ziyaret edenlerin mutlaka görmesi gereken bu tarihi yapılar, geçmişin izlerini günümüze taşıyarak ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim yaşatıyor.
Ek olarak, Gök Medrese Camii'nin avlusu, ziyaretçilere dinlenme ve düşünme imkanı sunan sakin bir atmosfere sahip. Avludaki şadırvan ve yeşil alanlar, caminin tarihi dokusuna ayrı bir güzellik katıyor. Caminin çevresindeki sokaklar da, Amasya'nın geleneksel mimarisini yansıtan tarihi evlerle dolu. Bu sokaklarda yapılan bir yürüyüş, ziyaretçilere adeta bir zaman yolculuğu yaşatıyor.
Gök Medrese Camii ve Torumtay Türbesi, Amasya'nın zengin tarihini ve kültürel mirasını keşfetmek isteyen herkes için ideal bir durak. Bu yapılar, hem mimari güzellikleriyle hem de manevi atmosferleriyle ziyaretçilerini derinden etkiliyor.
Amasya’da Kaç Gün Kalınır?
Amasya, yüzyıllar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, tarihi ve doğal güzellikleriyle adeta bir açık hava müzesi niteliğinde olan eşsiz bir şehirdir. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlayan bu büyüleyici şehir, ziyaretçilerine unutulmaz bir deneyim sunuyor. Amasya'nın zengin tarihini ve doğal güzelliklerini tam anlamıyla keşfetmek için en az 3-4 gününüzü ayırmalısınız.
Bu süre zarfında, şehrin tarihi dokusunu yansıtan camileri, medreseleri, konakları ve müzelerini gezebilir, Yeşilırmak Nehri'nin kıyısında sıralanan tarihi evlerin arasında keyifli bir yürüyüş yapabilir ve Harşena Dağı'nın eteklerinde yer alan Kral Kaya Mezarları'nı ziyaret edebilirsiniz.
Amasya'da geçireceğiniz süre boyunca, şehrin yöresel lezzetlerini tatmayı da unutmayın. Özellikle Amasya çöreği, Amasya elması ve keşkek gibi yöresel lezzetler, damak tadınıza unutulmaz bir lezzet katacaktır.
Amasya’ya Ne Zaman Gidilir?
Amasya, Karadeniz ve karasal iklimin kesişim noktasında yer aldığı için yıl boyunca farklı hava koşullarıyla karşılaşılabilen bir şehirdir. Kış mevsimi genellikle soğuk ve yağışlı geçerken, yaz aylarında sıcak ve kurak bir hava hâkim olur.
İlkbahar aylarında yoğun yağış alması sayesinde doğa yeniden canlanır ve yeşilin en canlı tonları gözler önüne serilir. Kış aylarında ise kar yağışıyla birlikte şehir, kartpostalları andıran bir manzaraya bürünerek ziyaretçilere bambaşka bir atmosfer sunar.
Amasya’yı keşfetmek için en ideal dönem genellikle haziran ile eylül ayları arasındadır. Bu aylarda hava koşulları, şehirde rahatça gezip dolaşmaya elverişlidir. Daha serin havaları tercih edenler için ise eylül ve kasım ayları oldukça keyifli olabilir.
Sonbaharda doğanın sarı ve kızıl renklere bürünmesiyle Amasya’da yürüyüş yapmak, şehrin mistik havasını daha da hissettiren bir deneyime dönüşür. Yıllık ortalama sıcaklığın 13 derece civarında olduğu göz önünde bulundurulduğunda, mevsime uygun kıyafetlerle yılın her döneminde konforlu bir ziyaret gerçekleştirmek mümkündür.
Amasya’da Ne Yenir?
Amasya, tarihi dokusu ve doğal güzellikleriyle olduğu kadar kendine has lezzetleriyle de ziyaretçilerini büyüleyen bir şehir. Osmanlı'dan günümüze uzanan mutfak kültürü, hem yöresel tatları hem de Anadolu'nun zengin yemek mirasını içinde barındırıyor.
Amasya’ya yolunuz düştüğünde, şehrin meşhur et yemeklerinden tatlılarına kadar uzanan lezzetleri denemeden ayrılmak büyük bir kayıp olur. İşte, Amasya’da mutlaka tadına bakmanız gereken yöresel lezzetler:
- Amasya Misket Elması
- Bakla Dolması
- Yufka Tatlısı
- Keşkek
- Amasya Çöreği
- Patlıcan Pehli
- Topuz Kebabı
- Toyka Çorbası
Amasya’dan sonra gezilecek bir yer arıyorsanız eğer mutlaka “Ağrı Gezilecek Yerler” isimli içeriğimize göz atın!
