Belgrad Gezilecek Yerler
Belgrad gezilecek yerler bakımından Balkanlar’ın en zengin şehirlerinden biridir ve tarih boyunca farklı kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Şehrin her köşesinde Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Yugoslavya dönemlerinin izlerini görmek mümkündür.
Dinamik gece hayatı, tarihi yapıları ve doğal güzellikleriyle Belgrad, her türden gezgine hitap eden eşsiz bir destinasyondur. Şehir, hem kültürel hem de modern unsurları harmanlayarak ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunar. “Belgrad’da nereler gezilir?” sorunuz için en iyi rehber.
Belgrad geziniz sırasında çekmiş olduğunuz vlogların daha fazla kişiye ulaşması için YouTube abone satın al sayfamıza göz atın!
Belgrad Gezilecek Yerler Listesi
Sırbistan’ın başkenti Belgrad, yerel dilde "Beyaz Şehir" anlamına geliyor ve hem kültürel zenginliği hem de tarihi mirasıyla Avrupa’nın en dikkat çekici destinasyonlarından biri olarak kabul ediliyor. Bu özellikleriyle Belgrad kesinlik gezilmesi gereken bir yer. İşte, Belgrad’da gezilecek yerler:
Kalemegdan
Belgrad’ın en önemli tarihi ve kültürel noktalarından biri olan Kalemegdan, şehrin köklü geçmişini yansıtan etkileyici bir yapıdır. İlk yerleşimin M.Ö. 3. yüzyılda Kelt kökenli bir kabile tarafından kurulduğu bu alan, farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan çok katmanlı bir tarih sunar.
Roma İmparatorluğu döneminde kuzeyden gelen saldırılara karşı önemli bir savunma noktası haline gelen kale, Osmanlı İmparatorluğu’nun Belgrad’ı ele geçirdiği 1521 yılından itibaren stratejik bir üs olarak kullanılmıştır.
Zamanla farklı dönemlerde yapılan yenilemelerle günümüzdeki mimari görünümüne kavuşan Kalemegdan, Belgrad’ın hem tarihsel hem de sosyal yaşamında önemli bir yer tutar. Kalenin en dikkat çeken yönlerinden biri, 53 hektarlık alanı kaplayan geniş parkları ve yürüyüş yollarıdır.
Ziyaretçiler bu alanlarda dolaşırken Sava ve Tuna Nehirleri’nin birleştiği noktadan eşsiz manzaralar izleyebilir. Kalenin çevresi doğal güzelliklerin yanı sıra kültürel zenginlikler de sunar. Askeri Müze, ziyaretçilere bölgenin askeri tarihini detaylı bir şekilde tanıtırken, hayvanat bahçesi özellikle çocuklu aileler için eğlenceli bir durak haline gelir.
Bunun yanı sıra sanat merkezi ve şehir enstitüsü gibi yapılar, Kalemegdan’ı yalnızca bir tarihi mekan değil, aynı zamanda Belgrad’ın kültürel aktivitelerinin de merkezi haline getirir. Kale içinde tarih severlerin ilgisini çeken pek çok yapı bulunur.
Osmanlı dönemine ait Saat Kulesi, kentin savunma hattının önemli bir parçası olarak inşa edilmiştir ve bugün mimarisiyle ziyaretçilerin ilgisini çeker. Büyük Cephanelik, kalenin askeri gücünü simgelerken, Roma Kuyusu derinliği ve yapısıyla mistik bir atmosfer sunar.
Nebojsa Kulesi ise geçmişte zindan olarak kullanılmış ve kalenin karanlık tarihine tanıklık etmiştir. Kalemegdan ile ilgili en ilgi çekici efsanelerden biri, Avrupa Hun İmparatoru Atilla’nın mezarının bu kalenin altında gizli olduğuna dair inanıştır.
Bu söylenti, ziyaretçilerde merak uyandırırken, kaleyi daha da gizemli bir hale getirir. Bununla birlikte, gün batımında kaleden bakıldığında ortaya çıkan manzara, Belgrad’ın modern yüzünü yansıtan Yeni Belgrad semtinin panoramik görüntüsüyle birleşerek büyüleyici bir atmosfer yaratır.
Belgrad’a gelen herkes için Kalemegdan, sadece bir tarihi kale değil, aynı zamanda şehrin ruhunu hissedebilecekleri bir deneyim sunar. Kaleyi ziyaret edenler, hem geçmişin izlerini sürerken hem de doğanın ve kültürün keyfini çıkarabilir. Kalemegdan, Belgrad’ın en çok ziyaret edilen ve hayranlık uyandıran cazibe merkezlerinden biri olarak ön plana çıkar.
Cumhuriyet Meydanı
Belgrad’ın en ikonik noktalarından biri olan Cumhuriyet Meydanı, şehrin tarihidokusunu ve kültürel zenginliğini yansıtan önemli bir buluşma yeridir. Skadarlija Caddesi'nin başlangıcında yer almaktadır.
Meydan, Eski Şehir’in tam merkezine konumlanarak hem yerel halkın hem de turistlerin ilgisini çeker. Belgrad’ın hareketli ve dinamik atmosferini deneyimlemek isteyenlerin ilk durağı olan bu meydan, şehri keşfetmeye başlamak için mükemmel bir yerdir.
Kolarćeva Caddesi’nin, motorlu taşıtlara kapalı olması sayesinde yalnızca yayalara açık olan Knez Mihailova Caddesi’ne bağlanan meydan, aynı zamanda güvenli ve rahat bir yürüyüş ortamı sunmaktadır.
Bu bölge, Belgrad’ın sosyal hayatını yansıtan en canlı alanlardan biri olarak, kafe ve restoranlarıyla ünlüdür. Cumhuriyet Meydanı çevresindeki kafeler, gezginlere ve şehri keşfetmeye gelenlere dinlenme ve çevreyi gözlemleme imkanı tanır.
Bu kafelerde bir şeyler içip otururken, meydanın etrafındaki tarihi binaların zarafetine hayran kalabilirsiniz. Meydanın çevresinde yer alan tarihi yapılar, Belgrad’ın kültürel mirasını ve geçmişini daha yakından tanıma fırsatı sunar.
Bunlar arasında en dikkat çekenlerden biri Ulusal Tiyatro’dur. 1869 yılında inşa edilen bu tiyatro binası, şehrin sanat dünyasının kalbinin attığı yerdir. Tiyatroya bir ziyaret, Belgrad’ın sanatsal geçmişi hakkında derin bir bakış açısı kazandırırken, aynı zamanda muazzam mimarisiyle de göz doldurur.
Ulusal Tiyatro’yu gezdikten sonra, çok yakında bulunan Mihailo Obrenović Anıtı'na doğru bir yürüyüş yapabilirsiniz. Bu anıt, Belgrad'ın tarihî figürlerinden biri olan Mihailo Obrenović’in anısını yaşatır.
Anıtın etrafındaki tarihi atmosfer, ziyaretçilere şehrin geçmişini ve kültürünü derinlemesine hissettirir. Birkaç adım ötede ise, Ulusal Müze sizi bekliyor. Belgrad’ın en eski müzelerinden biri olan Ulusal Müze, şehri keşfetmek isteyenler için önemli bir durak olup, sergilediği koleksiyonlarla tarihi bir yolculuğa çıkmanızı sağlar. Müze binasının kendisi de bir sanat eseri niteliğindedir.
Tiyatro binasını gezdikten sonra, rotanızı Mihailo Obrenović Anıtı ve Ulusal Müze’ye yönlendirebilirsiniz. 19. yüzyılda bu iki yapı arasında İstanbul Kapısı bulunuyormuş. Meydanda ayrıca, Belgrad’ın simgelerinden olan dört büyük çeşme yer alır.
Bu çeşmeler, sadece görsel bir değer taşımakla kalmaz, aynı zamanda derin sosyal ve kültürel anlamlar da barındırır. Özellikle Belgrad Kültür Merkezi’nin önündeki çeşme, en fazla ilgi gören ve ziyaretçilerin uğrak noktalarından biridir.
Bu çeşmenin etrafı, sanat galerilerinden veya kültürel etkinliklerden çıkan insanlarla her zaman doludur. Çeşmenin etrafındaki atmosfer, hem turistlere hem de yerli halkına şehrin modern ve tarihi unsurlarını bir arada yaşatma fırsatı sunar.
Cumhuriyet Meydanı, Belgrad’ın kalbi sayılabilecek bir yer olup, şehri keşfedenler için tarihi, kültürel ve sosyal anlamda sayısız fırsat sunar. Şehirdeki en önemli yapıları, kültürel merkezleri ve sosyal yaşamı bir arada görmek isteyenlerin burayı mutlaka ziyaret etmesi gerekir.
Knez Mihailova Caddesi
Belgrad’ın tarihi ve kültürel dokusunu keşfetmek isteyenler için Knez Mihailova Caddesi, şehrin en özel yerlerinden biri olarak öne çıkar. Kalemegdan Kalesi’nden ayrıldıktan sonra kolayca ulaşabilirsiniz.
Ziyaretçilerine sadece alışveriş değil, aynı zamanda Belgrad’ın sosyal, kültürel ve gastronomik hayatını deneyimleme fırsatı sunar. Her gün binlerce insanın adımlarına ev sahipliği yapan Knez Mihailova, hem yerel halkın hem de turistlerin vazgeçilmez adreslerinden biridir.
Yaklaşık bir kilometre uzunluğundaki cadde, Belgrad’ın kadim tarihinin önemli bir yansımasıdır. Kökenleri Roma İmparatorluğu dönemine kadar uzanan bu güzergâh, tarih boyunca farklı kültürlerin etkisiyle şekillenmiştir.
İsmini, 19. yüzyılda Sırbistan’ın önemli liderlerinden biri olan Prens III. Mihailo’dan alan Knez Mihailova, modern kent yaşamıyla geçmiş arasında güçlü bir bağ kurar. 20. yüzyılın başlarında Vlada Mitić’in burada açtığı ilk mağaza ile ticari anlamda öne çıkmaktadır.
Knez Mihailova Caddesi, günümüzde de Belgrad’ın alışveriş ve sosyal yaşam merkezlerinden biri olarak dikkat çeker. Alışveriş tutkunları için cadde üzerinde birçok butik, uluslararası marka ve modern mimarisiyle dikkat çeken Rajićeva Shopping Mall yer alır.
Knez Mihailova, mimarisiyle de ziyaretçileri büyüler. Neoklasik, barok ve art nouveau tarzında inşa edilmiş 19. yüzyıl yapıları, cadde boyunca sıralanarak adeta bir açık hava müzesi hissi yaratır. Bu tarihi binalardan biri olan Srpska Kruna Hotel, Belgrad’ın mimari zenginliğini temsil eden önemli bir yapıdır.
Sırp Bilim ve Sanat Akademisi de cadde üzerinde yer alır ve gerek dış cephesi gerekse düzenlediği kültürel etkinliklerle şehrin sanat ve bilim dünyasına katkı sunar. Ayrıca, Nikola Spasić Pasajı ve Belgrad tarihinde önemli yere sahip birçok ünlü şahsiyetin mülkleri de caddenin tarihi dokusunu zenginleştirir.
Bu cadde, yalnızca alışveriş ve tarih meraklılarına değil, gastronomi tutkunlarına da hitap eder. Yerel mutfağı deneyimlemek isteyenler için Knez Mihailova, çeşitli restoran ve kafeleriyle geniş bir yelpaze sunar.
Burada, Sırbistan’ın geleneksel yemekleri olan ćevapi, pljeskavica ve karadjordjeva šnicla gibi lezzetleri tadabilirsiniz. Kafeler, gündüzleri kahve molası için ideal bir ortam sunarken, akşam saatlerinde şehrin enerjik sosyal hayatını deneyimlemek isteyenler için harika bir buluşma noktası haline gelir.
Knez Mihailova, sanat ve kültürle de iç içe bir yaşam alanıdır. Cadde boyunca sıkça karşılaşılan açık hava sergileri, sokak müzisyenleri ve performans sanatçıları, ziyaretçilere hem eğlenceli hem de kültürel açıdan zengin bir atmosfer sunar.
Özellikle yaz aylarında, cadde adeta bir şenlik alanına dönüşür ve her köşesinde farklı bir etkinlik görmek mümkün olur. Belgrad’ın bu canlı noktası, hem yerli halkı hem de turistleri kendine çeken bir cazibe merkezi olarak şehrin kalbi sayılır.
Tarihi geçmişi, mimari zenginlikleri, lezzet durakları ve dinamik sosyal yapısıyla Knez Mihailova Caddesi, Belgrad’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir. Hem tarihle iç içe olmak hem de modern şehir yaşamını deneyimlemek isteyenler için bu cadde, unutulmaz anılarla dolu bir gezi sunar.
Nikola Tesla Müzesi
Nikola Tesla Müzesi, dünya tarihinin en önemli bilim insanlarından biri olan Nikola Tesla'ya adanmış, bilimsel keşifleri ve yenilikçi çalışmalarının derin izlerini taşıyan bir müzedir. Nikola Tesla, Belgrad’da kesinlikle gezilecek yerler arasında bulunuyor.
1952 yılında, dönemin Yugoslavya Hükumeti tarafından kurulmuş olan müze, Tesla'nın hayatını, bilimsel mirasını ve teknolojiye olan katkılarını gelecek nesillere aktarmak amacıyla hayata geçirilmiştir.
Müze, Belgrad'ın Krunska Caddesi'nde, 1927 yılında Dragiša Brašovan tarafından tasarlanan tarihi bir binada yer almaktadır. Nikola Tesla'nın burada yaşamış ve çalışmalarını sürdürmüş olması, bu mekanı yalnızca bir bilim merkezi olmanın ötesine geçirip, aynı zamanda önemli bir anıt haline getirmektedir.
Tesla Müzesi, 160 binden fazla orijinal doküman, 2 binden fazla kitap ve dergi, sayısız fotoğraf, çizim, plan ve aletin sergilendiği geniş bir koleksiyona sahiptir. Bu koleksiyon, Tesla'nın bilim dünyasına katkılarını tüm yönleriyle gözler önüne serer.
Tesla'nın çalışmalarına dair bu belgeler ve objeler, Tesla’nın yasal varisi olan yeğeni Sava Kosanovic’in önderliğinde, Amerika Birleşik Devletleri'nden getirilerek müzeye kazandırılarak ziyaretçilerini büyülemektedir.
Kosanovic’in titiz gözetimi altında, Tesla’nın mirasının korunmasına büyük bir özen gösterilmiştir. Tesla’nın vasiyetine uygun olarak, tüm materyallerin orijinalliği ve bilimsel değerleri bozulmadan korunmuş ve sergilenmiştir.
Müze, Tesla’nın hayatının ve bilimsel keşiflerinin sadece statik bir şekilde sergilenmesiyle kalmaz. Ziyaretçilere interaktif gösterimler aracılığıyla daha derinlemesine bir deneyim sunulur. Bilgisayar destekli animasyonlar ve simülasyonlar, Tesla’nın önemli buluşlarını ve teknolojik yeniliklerini daha iyi anlamanızı sağlar.
Bu dijital sergiler, Tesla’nın alternatif akım, elektrik motorları, kablosuz iletişim gibi alanlarda yaptığı devrim niteliğindeki keşiflerinin bilimsel temelini izleyicilere aktarır. Ayrıca, Tesla’nın hayatı ve onun dönemin ötesine geçen vizyonu hakkında derinlemesine bilgiler sunar.
Tesla Müzesi, sadece bir bilimsel mirası yaşatmakla kalmaz, aynı zamanda Tesla'nın zamanının çok ötesinde bir düşünür ve mucit olduğunu gösteren pek çok yenilikçi unsuru içinde barındırır. Müzeye gelen her ziyaretçi, Tesla’nın yalnızca bir bilim insanı değil, aynı zamanda bir vizyoner olduğunu fark eder.
İnsanlık için yaptığı sayısız buluş, günümüzde hala elektrikten iletişime kadar birçok alanda hayatımızı şekillendirmeye devam etmektedir. Nikola Tesla’nın katkıları, sadece elektriğin evrimini değil, aynı zamanda teknolojinin tüm yüzünü değiştirmiştir.
Tesla Müzesi, bu katkıların hatırlanması, kutlanması ve gelecek nesillere aktarılması için önemli bir rol oynamaktadır. Müze, Tesla’nın bilimsel çalışmalarını yalnızca tarihi bir merak olarak değil, aynı zamanda modern teknolojilerin temellerinin atıldığı bir dönemin izleri olarak sunar.
Tesla’nın eserlerinin ve düşüncelerinin insanlık tarihindeki önemini anlamak, müzede geçirilen zamanla daha da anlamlı hale gelir. Müze, Tesla'nın izlerini sürerken, aynı zamanda ziyaretçilerine bilimsel düşüncenin gücünü, yenilikçiliğin önemini ve teknolojinin toplumları nasıl dönüştürebileceğini düşündürür.
Skadarlija
Belgrad’ın Eski Şehir bölgesinde yer alan Skadarlija, şehrin en özgün ve kültürel açıdan zengin mahallelerinden biri olarak dikkat çeker. 1830’lu yıllarda bu bölgeye yerleşen Çingeneler, Skadarlija’nın bohem atmosferini oluşturan ilk adımı atmışlardır.
Zamanla, şehrin entelektüel ve sanatsal kalbinin attığı bir yer haline gelen bu semt, Belgrad’ın tarihi dokusunun ve kültürünün önemli bir yansıması olarak kabul edilir. Eski Şehir’in bu köklü bölgesi, hala geçmişten izler taşıyan yaşam tarzı ve cadde boyunca sıralanan geleneksel mekanlarla, ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunar.
1854 yılında yapılan yenileme çalışmaları ile Skadarlija, baştan sona bir dönüşüm geçirmiştir. İlk başlarda çadırlarla kaplı olan cadde, zamanla derme çatma yapıların yerini daha düzenli ve modern binalara bırakmış ve bugünkü halini almıştır.
Bu yenileme süreci, Skadarlija’yı bir yandan geçmişin izlerini korurken, diğer yandan çağdaş bir cazibe merkezi haline getirmiştir. Artık ziyaretçilerini sadece o dönemin izlerini görmekle kalmayıp, Sırp kültürünün derinliklerine inmeye davet eder.
Bugün, Skadarlija’nın 400 metre uzunluğunda, Arnavut kaldırımlarıyla döşenmiş caddesi, her zaman hareketli ve canlı bir atmosfer yaratır. Özellikle sabahın erken saatlerinden gece geç saatlere kadar, bu cadde üzerinde her zaman bir hareketlilik görmek mümkündür.
Rengarenk çiçeklerle süslenmiş sokaklar ve tarihi binaların arasından geçerken, kendinizi adeta geçmişin içinden bir yolculuğa çıkmış gibi hissedebilirsiniz. Burada yerel halkla bir arada yürürken, birçok ziyaretçi, Sırp halkının samimi ve misafirperver doğasını da keşfeder.
Skadarlija sadece görsel olarak değil, aynı zamanda kültürel olarak da oldukça zengin bir bölge sunar. Caddenin etrafında sıralanan küçük sanat galerileri, geleneksel müzik barları ve kafe-restoranlar, Belgrad’ın sanatçı ruhunu yansıtır.
Gezginler burada, Balkanlar’ın önde gelen sanatçıları tarafından yaratılan eserleri inceleyebilir, kültürel birikimi derinlemesine keşfetme fırsatı bulurlar. Skadarlija’nın derinlemesine keşfi, şehrin tarihini ve kültürünü daha iyi anlamak isteyenler için tam anlamıyla bir keşif yolculuğudur.
Eğer bir akşam yemeği arayışındaysanız, Skadarlija’daki geleneksel restoranlarından birinde oturmak, Belgrad’ı deneyimlemenin en keyifli yollarından biridir. Bu restoranlar, sadece yemek değil, aynı zamanda bölgenin kültürel kimliğini de sunar.
Taze çiftlik ürünleriyle hazırlanan yemekler, genellikle yerel şaraplarla servis edilir ve bölgeye özgü tatlarla bir ziyafet sunar. Sırp mutfağının en özgün yemeklerinden olan "ćevapi", "sarma" ve "ajvar" gibi lezzetler, bu mekanlarda tadılabilecek en popüler yemekler arasında yer alır.
Skadarlija, aynı zamanda alışveriş yapmak isteyenler için de cazip bir noktadır. Caddenin sonunda, geleneksel pazarlar ve dükkanlar ziyaretçilerini bekler. Burada taze meyve ve sebzelerden el yapımı hediyeliklere kadar birçok ürün bulabilirsiniz.
Yerel halkın sattığı taze çiftlik ürünleri, bölgenin doğal zenginliğini yansıtan tatlar sunar. Pazara uğramadan Skadarlija’yı terk etmek, bu bölgenin sunduğu tam deneyimi kaçırmak anlamına gelmektedir.
Skadarlija, yalnızca Belgrad’ın değil, tüm Balkanlar’ın en önemli kültürel ve tarihsel alanlarından biri olarak kabul edilir. Hem geleneksel hem de modern ögelerin harmanlandığı bu bölge, sanat, müzik ve mutfak kültürünü bir arada sunarak, her yaştan ve her kesimden insanın ilgisini çeker.
Zemun Bölgesi
Zemun, 1934 yılına kadar bağımsız bir yerleşim yeri olarak varlığını sürdürmüş ve zaman içinde Belgrad’ın kültürel ve tarihi zenginliklerini yansıtan önemli bir bölge haline gelmiştir. Neolitik Çağ’dan bu yana farklı medeniyetlerin izlerini taşımaktadır.
Zemun, özellikle Keltler, Romalılar, Baden ve Bosut kültürleri gibi tarihsel toplumların bir arada bulunduğu bir yerleşim alanı olmuştur. Bu uzun tarihsel süreç, Zemun’a derin bir kültürel ve arkeolojik miras bırakmıştır. Bu miras, bölgenin günümüzdeki karakterini de şekillendirerek ziyaretçilerine hem geçmişi hem de günümüzü keşfetme fırsatı sunmaktadır.
Zemun, Belgrad’ın tarihi ve kültürel dokusunun bir parçası olmasının yanı sıra doğal güzellikleriyle de dikkat çekiyor. Nehir kenarındaki yürüyüş yolları, özellikle günün erken saatlerinde sakin bir atmosfer sunar ve ziyaretçilere keyifli bir yürüyüş yapma imkanı tanır.
Eğer bir yürüyüşle yetinmek istemezseniz, rehberli tekne turları ya da bisiklet turları gibi farklı keşif yollarını tercih edebilirsiniz. Bu turlar, Zemun’un tarihi dokusunu ve doğal güzelliklerini daha yakından keşfetmek isteyenler için harika bir seçenek sunar.
Zemun’un tarihi dokusu, şehrin en eski yapılarından bazılarını içinde barındırır. Madlenianum, Zemun’un ulusal tiyatro statüsündeki önemli bir kültürel merkez olup, özellikle sanatı sevenler için kaçırılmaması gereken bir yerdir.
Ayrıca, Eski Hava Üssü de bölgenin karanlık geçmişini gözler önüne seren bir diğer önemli yapıdır. Zemun’a gittiğinizde, bu mekanlarda geçmişin izlerini hissedebilir ve bölgenin tarihine dair derinlemesine bilgi sahibi olabilirsiniz.
Bir diğer dikkat çeken nokta ise günümüzde restoran olarak kullanılan Sinagog’dur. Bu yapı, bölgenin geçmişine ışık tutan tarihi bir mekan olarak ziyaretçilerine farklı bir deneyim sunar. Zemun, sadece tarihi yapılarıyla değil, aynı zamanda dinamik ve enerjik atmosferiyle de dikkat çeker.
Nehir kenarındaki restoranlar, şehrin harika manzarası eşliğinde bir akşam yemeği keyfi yapmak için mükemmel mekanlar sunar. Bu restoranlar, Zemun’un geçmişi ile günümüzün iç içe geçtiği özel bir atmosfer yaratır.
Gün batımına doğru Zemun’un en yüksek noktalarından biri olan Gadoš Tepesi’ne çıkarak, Belgrad’ın panoramik manzarasına karşı eşsiz bir deneyim yaşayabilirsiniz. Buradan şehri yüksekten izlerken, Zemun’un tarihi dokusu ve doğal güzelliklerinin birleşimi, insanı adeta zamanın dışına çıkarır.
Akşam saatlerinde ise Zemun’un enerjik gece hayatı başlar. Yerel barlar, kafeler ve gece kulüpleri, akşamdan sabaha kadar süren bir eğlence atmosferi sunar. Zemun’un sokaklarında dolaşırken, hem tarihi hem de modern yaşamın bir arada olduğu bu bölgede zamanın nasıl geçtiğini anlamayabilirsiniz.
Zemun’a gidenleri bekleyen bu zengin kültürel, tarihi ve doğal deneyimlerin yanı sıra, akşam saatlerinde bölgenin hareketli gece hayatı da unutulmaz bir deneyim sunar. Yerinizi alıp nehir kenarındaki restoranlardan birinde yemek yerken, aynı zamanda Zemun’un geçmişiyle geleceği bir arada deneyimleme fırsatı bulabilirsiniz.
Aziz Sava Katedrali (Church of Saint Sava)
Aziz Sava Katedrali, 1935 yılında inşa edilmeye başlanmış olup, tamamlandığında Balkanlar’daki benzer yapılar arasında en büyük olma özelliğini taşıyacak şekilde tasarlanmıştır. Katedralin yapım süreci, bölgedeki çeşitli olaylar nedeniyle uzun yıllar boyunca kesintiye uğramıştır.
İnşa sürecinin uzaması, Sırp Ortodoks Kilisesi’nin kurucusu Aziz Sava'nın adıyla anılan bu dini yapının tarihine önemli bir damga vurmuştur. Özellikle II. Dünya Savaşı sırasında yaşanan Nazi bombardımanı, katedralin yapısının büyük bir kısmını tahrip etmiş, bu da inşaatın yeniden başlamasını zorunlu hale getirmiştir.
Mimari açıdan dikkat çeken bir diğer özellik ise, Aziz Sava Katedrali'nin Ayasofya'ya olan benzerliği ve büyüklüğüdür. Bu benzerlik, yapının görsel etkisini daha da güçlendirmiştir. Katedral, aslında sadece bir ibadet yeri olmanın ötesinde, Sırbistan’ın tarihi, kültürel ve dini mirasının simgelerinden biri haline gelmiştir.
Slavija Meydanı’na yakın bir konumda yer alması, yapıyı şehrin önemli ve merkezi bir noktası haline getirmiştir. Sırp halkı için, bu katedral sadece bir ibadet alanı değil, aynı zamanda ulusal kimliğin bir ifadesi ve Sırp Ortodoks Kilisesi'nin gücünün simgesidir.
Katedralin inşa süreci, tasarım aşamasında da dikkat çekici bir işbirliği ve yetenek sergilemiştir. Projenin başında, mimarlar Aleksandar Deroko ve Bogdan Nestorović, Sırp mimarlık tarihinde önemli bir yer tutan bu projeyi üstlenmişlerdir.
Ayrıca, Vojislav Zadina’nın katkılarıyla tasarlanan katedral, sadece yapısal olarak değil, aynı zamanda sembolik olarak da büyük bir öneme sahiptir. İnşaatın çeşitli aşamalarında yaşanan zorluklara rağmen, katedralin iç kısmındaki işçilik ve detaylar, bu zorlukları aşmanın bir sembolü olarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Katedralin iç kısmına girdiğinizde, göz alıcı mozaikler ve detaylı işçilik ile karşılaşırsınız. Özellikle Aziz Sava'nın etkileyici mezarı, ziyaretçilerin ilgisini çeker. Mezarı, dini bir alan olmanın ötesinde, katedralin ruhunu ve tarihini yansıtan bir odak noktasıdır.
Aziz Sava'nın mezarının çevresi, bölgedeki en önemli dini ve tarihi yapıtların başında gelir. Bu görkemli yapının iç mekanındaki mozaikler, hem estetik hem de dini açıdan önemli bir yer tutmaktadır.
Mozaiklerin, Sırp Ortodoks Kilisesi’nin zengin kültürel geçmişini ve dini sembolizmini yansıttığı söylenebilir. Katedral, sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda görsel ve kültürel bir yolculuğa çıkmak isteyenler için de önemli bir durağa dönüşmüştür.
2019 yılında, Sırp Ortodoks Kilisesi’nin kuruluşunun 800. yıldönümü şerefine katedralin inşaatının tamamlanması planlanmıştı. Ancak, çeşitli engeller ve zorluklar nedeniyle bu tarih ertelenmiş olsa da, katedralin tamamlanması, sadece Sırbistan için değil, tüm Balkanlar için büyük bir anlam taşımaktadır.
Bu yapının inşaat süreci, bölgenin tarihindeki derin izleri ve geçmişte yaşanan zorlukları simgeliyor. Aziz Sava Katedrali, sadece bir dini yapı olmanın ötesinde, bir ulusun direncinin, kültürünün ve inancının simgesi olarak varlığını sürdürüyor.
Sırbistan Ulusal Müzesi
Sırbistan Ulusal Müzesi, Balkanlar’ın en eski kültürel ve sanatsal kurumlarından biri olup, Sırbistan’ın ulusal kimliğini ve tarihi mirasını yüzyıllar boyunca yaşatan önemli bir merkezdir. 1844 senesinde, eğitim bakanı Jovan Sterija Popović’in öncülüğünde kurulmuştur.
Müze, ilk olarak Belgrad’ın en dikkat çekici yapılarından biri olan Miša Anastasijević’in konağında hizmet vermeye başlamıştır. 1950 yılında şehrin kalbinin attığı Cumhuriyet Meydanı’na taşınan müze, o tarihten bu yana ziyaretçilerini bu etkileyici yapıda ağırlamaktadır.
Sırbistan’ın en eski müzesi olma unvanına sahip bu kültürel merkez, 2003 ile 2018 yılları arasında kapsamlı bir restorasyon sürecinden geçmiştir. Bu süreçte mimari yapısı yenilenmiş ve sergi salonları, modern müzecilik anlayışına uygun şekilde yeniden düzenlenmiştir.
Bugün, müze ziyaretçilerine dört ana kategoride sergilenen 34 farklı koleksiyon sunmaktadır. Arkeoloji, Nümismatik, Orta Çağ ve Sanat koleksiyonları, tarih boyunca Balkan coğrafyasının ve dünya medeniyetlerinin zenginliğini gözler önüne sermektedir.
Arkeoloji bölümünde, tarih öncesi dönemlerden itibaren Balkanlar’ın kadim geçmişini yansıtan eserler sergilenmektedir. Bu bölümde, özellikle Vinča uygarlığından kalma buluntular, bölgenin ne denli köklü bir kültürel mirasa sahip olduğunu göstermektedir.
Ayrıca Antik Yunan ve Roma medeniyetlerine ait heykeller, seramikler ve gündelik yaşam objeleri de dikkat çekmektedir. Kelt ve Mısır kökenli eserler, Balkanlar’ın farklı medeniyetlerle olan etkileşimini ve ticaret yollarındaki stratejik konumunu ortaya koyar.
Nümismatik bölümü, 300 bini aşkın madeni para, madalya, yüzük ve mühürden oluşan zengin bir koleksiyona sahiptir. Bu koleksiyon, farklı dönemlere ve medeniyetlere ait paralar aracılığıyla ekonomik, ticari ve siyasi yapıları anlamak için eşsiz bir fırsat sunar.
Her bir madeni para, döneminin ekonomik koşullarını ve ticaret ilişkilerini yansıtan birer tarihsel belge niteliğindedir. Bu bölümü ziyaret edenler, Sırbistan ve çevre coğrafyalardaki para sistemlerinin gelişimini detaylı bir şekilde inceleyebilir.
Orta Çağ koleksiyonu ise dönemin sosyal, dini ve siyasi yaşamını yansıtan değerli eserlerden oluşmaktadır. El yazmaları, ikonalar, kutsal objeler, zırhlar ve günlük yaşamdan kalma çeşitli nesneler, bu dönemin kültürel ve tarihi atmosferini ziyaretçilere sunmaktadır. Bu eserler, Sırbistan’ın Orta Çağ’daki toplumsal ve dini yapısını anlamak için önemli bir kaynaktır.
Sanat koleksiyonu, müzenin en çok ilgi gören ve en değerli bölümüdür. Avrupa resim sanatının ustaları arasında sayılan Bosch, Rubens, Monet ve Picasso gibi sanatçıların eserleri bu bölümde sergilenmektedir.
Ziyaretçiler, bu büyük ustaların çalışmalarını yakından görme şansı bulurken, farklı dönemlere ve sanat akımlarına dair detaylı bir perspektif kazanabilirler. Her bir eser, yalnızca estetik açıdan değil, aynı zamanda sanat tarihi açısından da derin bir anlam taşımaktadır.
Sanat koleksiyonunda yer alan en önemli eserlerden biri ise Miroslav İncili’dir. 12. yüzyılda hazırlanmış olan bu el yazması İncil, Sırp kültürünün ve Ortodoks dünyasının en değerli yazılı belgelerinden biridir.
UNESCO Dünya Belleği Programı’na dahil edilen bu eser, Sırp edebiyatı ve dini tarihi açısından büyük bir öneme sahiptir. Ziyaretçiler, bu nadide el yazmasını inceleyerek Sırp kültürünün dini ve edebi mirasını daha yakından tanıyabilirler.
Sırbistan Ulusal Müzesi, yalnızca bir sergi alanı olmanın ötesinde, aynı zamanda kültürel ve sanatsal etkinliklere de ev sahipliği yapmaktadır. Yıl boyunca düzenlenen geçici sergiler, konferanslar ve atölye çalışmaları, ziyaretçilere farklı disiplinlerden kültürel deneyimler sunmaktadır.
Uluslararası sergiler ve iş birlikleri, müzenin küresel ölçekte tanınmasını sağlamış ve Belgrad’ı kültür turizmi açısından önemli bir destinasyon haline getirmiştir. Belgrad’a gelen her ziyaretçi için Sırbistan Ulusal Müzesi, mutlaka görülmesi gereken bir duraktır.
Zengin koleksiyonları, tarih ve sanatla iç içe geçen atmosferiyle bu müze, ziyaretçilerine geçmişin derinliklerinde unutulmaz bir yolculuk sunar. Her eser, her koleksiyon ve her sergi, tarihe ve sanata dair yeni perspektifler kazandırırken, Sırbistan’ın kültürel mirasını derinlemesine anlamak için eşsiz bir fırsat sunmaktadır.
Ada Ciganlija
Belgrad’ın merkezine yalnızca 4 kilometre mesafede yer alan Ada Ciganlija, sakin bir tatil geçirmek ve doğanın keyfini çıkarmak isteyenler için Belgrad gezilecek yerler listesinde mutlaka yer alması gereken bir destinasyon.
Sava Nehri’nin kıyısında konumlanan bu geniş yarımada, 2,7 kilometrekarelik alana yayılmakta ve Meşe ile Karaağaç ormanlarıyla kaplanmış doğası, burayı adeta bir vaha haline getirmektedir. Ada, aynı zamanda pek çok farklı hayvan türüne ev sahipliği yaparak ziyaretçilerine doğa ile iç içe bir deneyim sunmaktadır.
Ada Ciganlija, sadece doğasıyla değil, aynı zamanda sunduğu imkanlarla da dikkat çekiyor. Bu bölge, Belgrad halkı tarafından "Belgrad’ın deniz kıyısı" olarak anılmakta; çünkü sunduğu olanaklar ve atmosferi ile deniz kenarındaki tatil beldelerine benzer bir ortam sağlamaktadır.
Özellikle yaz aylarında büyük bir yoğunluk yaşanan bu bölge, günlük 100 binin üzerinde ziyaretçi ağırlayabilen bir cazibe merkezi olma özelliğine sahiptir. Yarımadada geçireceğiniz her an, dinlendirici ve yenileyici olacaktır.
Ada Ciganlija, sakin bir plaj tatili arayanlar için mükemmel bir seçenek sunmaktadır. Alan, bakımlı plajlarıyla ünlüdür ve bu plajlarda ziyaretçiler güneşin tadını çıkarabilir, denizin serin sularına girebilir veya sadece kumlarda uzanarak dinlenebilir.
Sadece sakin bir plaj tatili yapmak isteyenler için değil, su sporları tutkunları için de pek çok imkan mevcuttur. Yelken, rüzgar sörfü ve kano gibi su sporlarıyla uğraşarak adrenalin dolu bir gün geçirebilirsiniz.
Ada Ciganlija’da yapabileceğiniz bir diğer keyifli etkinlik ise, Eski Hamam’a yakın olan bölgede yer alan sanat galerilerini gezmektir. Ressamlar ve heykeltıraşlar, burada eserlerini sergileyerek bölgenin kültürel dokusuna katkıda bulunmaktadır.
Sanatseverler için bu bölge oldukça ilginç bir keşif alanı oluşturur. Tüm bu doğal ve kültürel deneyimler, Ada Ciganlija’yı sadece bir tatil beldesi değil, aynı zamanda bir yaşam alanı haline getiriyor.
Eğer Ada Ciganlija’da geçireceğiniz zaman daha fazla keşif yapmak isterseniz, bölgedeki diğer ada ve sahil kasabalarına da göz atabilirsiniz. Ada Huja ve Ada Medjica, Ada Ciganlija'ya benzer doğal güzelliklere sahip başka harika keşif alanları sunmaktadır.
Bu adalar, yeşil alanları, su kenarındaki huzurlu atmosferi ve çeşitli aktiviteleri ile doğa severler ve macera arayanlar için harika alternatifler oluşturur. Ada Ciganlija, sadece Belgrad’ın değil, tüm bölgenin en gözde doğal alanlarından biridir.
Doğa ile iç içe bir gün geçirmek, su sporları yaparak heyecan dolu anlar yaşamak veya sadece plajda uzanıp dinlenmek isteyen herkese hitap eden bu bölge, Belgrad’a yapılan bir gezide kaçırılmaması gereken bir yer.
Yugoslavya Müzesi
Belgrad, tarih ve kültür meraklıları için Balkanlar’ın en önemli şehirlerinden biri olarak öne çıkıyor. Bu köklü geçmişe tanıklık etmek isteyenler için en dikkat çekici duraklardan biri ise Yugoslavya Müzesi.
Sırbistan’ın Yugoslavya dönemine ait zengin birikimini gözler önüne seren bu müze, ziyaretçilerine 1945-1991 yılları arasındaki sosyalist dönemi detaylarıyla keşfetme imkanı sunuyor. Sadece bir müze değil, aynı zamanda bir anıt kompleksi olan bu yapı, Belgrad’ın tarihine ışık tutan eşsiz bir kültürel miras niteliği taşıyor.
1962 yılında modern mimarinin zarif bir örneği olarak inşa edilen müze, yalnızca sergilediği eserlerle değil, aynı zamanda mimarisiyle de ziyaretçileri etkiliyor. Müze kompleksinde, Yugoslavya’nın en önemli siyasi figürü olan Mareşal Josip Broz Tito’nun mezarı da yer alıyor.
“Çiçekler Evi” olarak bilinen bu bölüm, Tito’ya duyulan saygının ve Yugoslavya’nın sosyalist liderine olan bağlılığın bir sembolü olarak her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Müzede sergilenen eserler, Yugoslavya’nın tarihine, kültürüne ve sanatına dair geniş bir yelpazeyi kapsıyor.
Antik dönemlerden kalma arkeolojik buluntular, sosyalist döneme ait heykeller, dönemin liderlerine ait kişisel eşyalar, fotoğraflar ve belgeler müzenin zengin koleksiyonunun bir parçasını oluşturmaktadır.
Bu objeler, ziyaretçilere yalnızca ülkenin siyasi tarihini değil, aynı zamanda günlük yaşamına, kültürel kimliğine ve sanatsal üretimlerine dair derinlemesine bir bakış sunuyor. Yugoslavya Müzesi’nin en dikkat çekici yönlerinden biri de Yugoslavya’nın dağılma sürecini detaylı bir şekilde ele alması.
1990’lı yılların başında başlayan ve Balkan coğrafyasını derinden sarsan bu süreç, müzede belgeler, video kayıtları ve tanıklıklarla anlatılıyor. Ziyaretçiler, bu çalkantılı dönemin hem Yugoslav halkı hem de dünya tarihi üzerindeki etkilerini yakından inceleyebiliyor.
Belgrad’ı ziyaret edenler için Yugoslavya Müzesi, tarihle iç içe bir deneyim sunuyor. Burada, sosyalist ideallerle kurulan bir devletin nasıl yükseldiğini, bir arada yaşama kültürünü nasıl inşa ettiğini ve sonunda nasıl dağıldığını keşfetmek mümkün.
Hem tarih hem de kültür meraklıları için bu müze, Yugoslavya’nın izlerini sürmek ve Balkanların karmaşık geçmişine ışık tutmak adına mutlaka görülmesi gereken bir nokta. Modern mimarisi, zengin koleksiyonu ve etkileyici atmosferiyle Yugoslavya Müzesi, Belgrad’daki yolculuğunuzda unutulmaz bir durak olacak.
Aziz Mark Kilisesi (St. Mark’s Church)
Aziz Mark Kilisesi, Belgrad’ın en etkileyici dini yapılarından biri olarak, Sırp-Bizans mimarisinin zarif detaylarını sergileyen önemli bir eserdir. 1931-1940 yılları arasında Krstić Kardeşler'in önderliğinde inşa edilen bu ihtişamlı yapı, şehrin merkezindeki Taş Meydan’da yer alır.
Belgrad'ın hızla artan nüfusu nedeniyle inşa edilen kilise, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle ziyaretçilerini büyüler. Aziz Mark Kilisesi’nin bulunduğu alan, aslında 1835’ten beri hizmet veren küçük ahşap bir kilisenin hemen yanındaydı.
Ancak bu eski yapı, 1941 yılında Belgrad’ı vuran Nazi bombardımanında büyük ölçüde hasar gördü ve kullanılamaz hale geldi. Yeni kilise, bu tarihsel mirası devam ettirirken aynı zamanda daha geniş bir topluluğa hizmet edecek şekilde tasarlandı.
Dış cephedeki ayrıntılı taş işçiliği, kilisenin görkemini vurgularken, iç mekanda sergilenen dini objelerden oluşan zengin koleksiyon, sanat ve tarih tutkunlarına eşsiz bir deneyim sunar. Kilise hazinesinde sergilenen ikonalar, haçlar ve diğer değerli eserler, ziyaretçilere Ortodoks Hristiyanlığının derinliklerine bir yolculuk fırsatı sunuyor.
Kilisenin en dikkat çekici unsurlarından biri, Sırp İmparatoru Stefan Dušan’ın mermerden yapılmış mezarıdır. Orta Çağ’da Sırp İmparatorluğu’nu zirveye taşıyan bu önemli figürün anıt mezarı, ziyaretçiler için adeta bir tarih dersi niteliğindedir. Ayrıca, Sırp Despotu Stefan Lazarević’e adanan sunak ve ikonostasis, dini ve sanatsal açıdan büyük bir öneme sahiptir.
Aziz Mark Kilisesi, mimarisi, tarihi ve içerisindeki manevi atmosferiyle Belgrad’da mutlaka görülmesi gereken yapılar arasında yer alıyor. Bu büyüleyici dini yapı, hem Sırbistan’ın zengin geçmişine hem de Ortodoks dünyasının sanatına tanıklık etmek isteyenler için eşsiz bir durak.
Taş Meydan (Tasmajdan)
Belgrad’ın merkezine yalnızca 600 metre mesafede yer alan Taş Meydan, şehrin tarihine tanıklık eden en önemli alanlardan biridir. Roma döneminde, burası kentin inşası için gerekli taşların çıkarıldığı bir ocak olarak kullanılıyordu.
Bu nedenle, Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgeye hâkim olduğu dönemden itibaren "Taş Meydan" adıyla anılmaya başlandı. Meydan, yalnızca bir taş ocağı olarak değil, aynı zamanda tarih boyunca Belgrad halkının özgürlük mücadelesine de sahne olmuştur.
Osmanlı yönetimine karşı ayaklanan Sırplar, kamplarını bu alanda kurarak bağımsızlık yolunda önemli bir merkez haline getirmişlerdir. Elde edilen özerklikle ilgili duyuru, meydanın doğusunda yer alan bölümde halka okunmuş ve bu olay meydanın tarihi önemini daha da artırmıştır.
Taş Meydan, yalnızca tarihi değil, dini yapılarıyla da dikkat çeker. Meydanda bulunan Aziz Mark’a adanmış kilise, şehrin en büyük Ortodoks ibadethanelerinden biridir. Ayrıca, Ortodoks cemaatine hizmet veren daha küçük bir kilise de ziyaretçilerin ilgisini çeker. Bu dini yapılar, meydanın manevi ve kültürel atmosferine katkı sağlar.
Bunun yanı sıra Taş Meydan, günümüzde bir spor kompleksi ile de öne çıkmaktadır. Kompleksin içinde bir stadyum ve çeşitli yüzme havuzları bulunurken, meydanın altında yer alan tüneller ve mağaralar ne yazık ki hala ziyarete kapalıdır. Ancak bu gizemli yapılar, bölgenin derin geçmişine dair merak uyandırmaya devam etmektedir.
Tarih, direniş ve kültürün kesişim noktası olan Taş Meydan, Belgrad’da kesinlikle gezilecek yerler arasında bulunuyor. Hem geçmişin izlerini keşfetmek hem de şehrin kalbinde farklı bir atmosfer deneyimlemek isteyenler için vazgeçilmez bir duraktır.
Belgrad Kalesi
Belgrad’ın en ikonik yapılarından biri olan Belgrad Kalesi, Sava ve Tuna nehirlerinin birleşim noktasında, muazzam bir konumda yükseliyor. M.Ö. 279’da Doğu Roma İmparatoru 1. Justinianus tarafından inşa edilmeye başlanmıştır.
Tarihi boyunca birçok farklı medeniyet tarafından kullanılmış ve zamanla geliştirilen etkileyici bir yapı halini almıştır. 1979 yılında kültürel miras olarak tescillenen kale, her yıl yüzbinlerce yerli ve yabancı ziyaretçiyi ağırlamaktadır. Bugüne kadar ayakta kalan görkemli surları, kuleleri ve iç kale alanlarıyla, Belgrad Kalesi seni tarihsel bir yolculuğa davet ediyor.
Belgrad Çağdaş Sanat Müzesi (Muzej Savremene Umetnosti)
Belgrad Kalesi'nin hemen karşısında, modern tasarımıyla dikkat çeken Belgrad Çağdaş Sanat Müzesi, sanat ve kültür meraklılarının şehirde ziyaret etmeleri gereken ilk mekanlardan biri. 1958 yılında kurulmuştur.
Avrupa'nın ilk çağdaş sanat müzesi olma unvanına sahip olan bu müze, 19. ve 20. yüzyılın önemli sanatçılarının binlerce değerli eserini barındıran geniş koleksiyonlarıyla ziyaretçilerini etkilemektedir.
İlginç mimarisi ve geniş sergi salonlarıyla öne çıkan müze, Balkanlar'daki en önemli çağdaş sanat merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor. 1987'de ulusal öneme sahip kültür varlığı olarak ilan edilen müzede, kalıcı ve geçici sergilerin yanı sıra, yıl boyunca düzenlenen söyleşiler, seminerler ve eğitimler gibi etkinliklere katılmak da mümkün.
Jevremovac Botanik Bahçesi
Doğa ve çiçek meraklılarının Belgrad ziyaretinde keşfetmesi gereken öne çıkan yerlerden biri, Belgrad Üniversitesi’ne bağlı olan Jevremovac Botanik Bahçesi. 1995 yılında doğal anıt, 2007 yılında ise kültürel anıt olarak tescillenmiştir.
Bu botanik bahçe, 1874 yılında kurulmuş olup, şehri çevreleyen en eski parklardan biri olma özelliği taşıyor. 5 hektarlık geniş bir alana yayılan Jevremovac Botanik Bahçesi, şehrin gürültüsünden uzaklaşarak huzurlu bir gezi deneyimi sunuyor.
Belgrad’a Ne Zaman Gitmeli?
Belgrad, bulunduğu bölgeye benzer şekilde yıl boyunca karasal iklimin etkisi altında kalıyor. Ancak bu iklimin klasik özelliklerinden ayrışan önemli bir detay, kış aylarında hava sıcaklıklarının nadiren 0 °C’nin altına inmesidir.
Kar yağışı ise genellikle günlük yaşamı olumsuz etkilemeyecek kadar hafif gerçekleşiyor. Yaz aylarında sıcaklıklar genellikle 30 derecenin altında kalıyor. İlkbaharın sonlarına doğru yağışlı günlerin sayısı artsa da genel olarak yaz mevsimi sakin ve sıcak geçiyor.
Bu dönemde Belgrad, müzik festivalleriyle dikkat çekiyor. Özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında düzenlenen Belgrad Yaz Festivali gibi geniş yelpazeye sahip etkinlikler, farklı ilgi alanlarına hitap ederek şehre çok sayıda ziyaretçi çekiyor.
Sonbahar, şehri keşfetmek isteyenler için romantik ve sakin bir atmosfer sunuyor. Üstelik bu mevsimde gerçekleşen çeşitli festivaller, sonbaharı seyahat için ideal bir dönem haline getiriyor. Eylül ortasında kente gelerek uluslararası tiyatro topluluklarının performanslarını izleyebilir veya Ekim ayında düzenlenen müzik festivallerine katılabilirsiniz.
Kalabalıktan uzak, huzurlu bir deneyim arayanlar için kış mevsimi en uygun dönem. Bu dönemde Belgrad, “Beyaz Şehir” anlamına gelen ismini adeta yaşatarak ziyaretçilerine büyüleyici bir ortam sunuyor. Ayrıca Street of Open Heart gibi etkinliklerle kış tatilinizi daha da keyifli hale getirme fırsatını yakalayabilirsiniz.
Belgrad Kaç Günde Gezilir?
Belgrad’ı tam anlamıyla keşfetmek, zengin tarihini, kültürel dokusunu ve hareketli sosyal yaşamını deneyimlemek için en az 4-5 gününüzü ayırmalısınız. Bu süre, şehrin hem tarihi hem de modern yüzünü detaylı bir şekilde görmenize olanak tanır. “Belgrad için kaç gün yeterli?” sorunuz için en iyi yanıt.
Kalemegdan Kalesi'nde Belgrad'ın geçmişine yolculuk yapabilir, Sava ve Tuna nehirlerinin birleştiği noktada muhteşem manzaralar eşliğinde yürüyüş yapabilirsiniz. Bohem ruhunu yaşatan Skadarlija'da yerel lezzetlerin tadına bakarken Zemun’un dar sokaklarında tarihi evlerin arasında kaybolabilirsiniz.
Belgrad’da Ne Yenir?
Sırbistan’ın başkenti Belgrad, Balkanlar’ın zengin mutfak kültürüne ev sahipliği yapıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun uzun süre hakimiyetinde kalmış olan şehir, mutfak açısından da Türk yemek kültürüne oldukça yakın.
Belgrad’ı ziyaret ettiğinizde, yemek seçiminde kesinlikle zorlanmayacaksınız. Orta Avrupa ve dünya mutfağından çeşitli lezzetler sunan pek çok restoranla dolu olan bu şehirde damak zevkinize uygun bir lezzet bulabilirsiniz. İşte Belgrad’ın yerel lezzetleri:
- Trileçe
- Sarma
- Pljeskavica (Hamburger köftesi)
- Cevapi (Köfte)
- Karacorceva Şnitsla (Şnitzel)
- Burek (Börek)
- Gibanica (Börek)
- Kajmak (Tuzlu kaymak)
- Ajvar (Közlenmiş patlıcan domates sos)
- Riblja (Balık çorbası)
- Becka Snicla
Belgrad’dan Ne Alınır?
Belgrad, Sırbistan’ın başkenti ve kültürel merkezi olarak, hem tarihi hem de modern alışveriş olanaklarıyla dikkat çeker. Şehir, zengin geçmişi ve geleneksel el sanatlarının yanı sıra, günümüzdeki dinamik pazarlarda modern tasarımlar ve yenilikçi ürünlerle de öne çıkıyor. İşte, Belgrad'dan alınacak hediyelikler:
- Seramik ve porselen süs eşyaları
- Özel yapım ayakkabılar
- Ahşap oyması ürünler
- El örgüsü yün kazaklar
- Ülkenin ünlü erik konyağı Rakija
Belgrad’dan sonra gezilecek bir yer arıyorsanız eğer yine bir balkan ülkesi olan Karadağ’a mutlaka uğramalısınız. “Karadağ Gezilecek Yerler” isimli içeriğimize mutlaka göz atın!